4 Ekim 2010 Pazartesi

ALİTUĞRA GELDİ...



Evet doğru sonunda beklenen bebek oğlum ALİTUĞRA geldi.
25 Eylül gecesi saat 01:00 gibi suyumun gelmesiyle başlayan doğum sabah 09:30 da gerçekleşti.Kötü bir doğum hikayesi olduğu için anlatıp anne adaylarının canını sıkmak istemiyorum.

Ama şu kadarını yazabilirim doktorumun 2.700-3.300 arasında doğacak dediği oğlum MAŞALLLAH deyin :)) 4.300 doğdu.Bebek doğum sırasında hiç aşağı inmediği gibi kuruya kaldım.(Anneler bu yazdıklarımın ne demek olduğunu iyi bilir)Bütün bunlara rağmen o gün nöbetçi olan doktorum beni sezeryana alma gereği duymadı.

Çok zorlu bir mücadeleden sonra oğlum mosmor bir şekilde eli ayağı morluk içinde doğdu.Ben kendimi söylemiyorum bile.
Şimdi çok şükür ikimizde iyiyiz.Bana kan verildi ve uzun süre istirahat önerildi.
Oğlum sol kürek kemiği kırık,morlukları ile çok şükür iyi durumda.
Daha kötüsü de olabilirdi deyip şükrediyoruz.
Doktorum için söylenecek birşey yok.9 ay özel muaynanesinede gittim.Ama anlıyorum ki boşuna.Figen Ebe nin kulakları çınlasın o olmasa ikimizden birine birşey olabilirdi.Allah ondan razı olsun.
Doğum doktorlarının doğuma girmeme zihniyetini anlayamıyorum.Para her kapıyı açıyor ama bazen o bile yetmiyor galiba.

Neyse ben ve çocuklarım iyiyiz çok şükür gerisi yalan.Sevincimizi anca yaşamaya başladık.Bu ara yine çocuklarımla ilgileniyor olacağım.Görüşmek üzüre.

19 Eylül 2010 Pazar

SON 2 HAFTA


38.haftaya girdim artık.Kendimi o kadar ağır hissediyorum ki canım hiç birşey yapmak istemiyor.Defne de daha fazla kilo almama rağmen daha çeviktim.Cinsiyet farklı olunca mı iş değişiyor bilemiyorum artık.
Bu aralar buralarda olmazsam şaşırmayın.Ziyaret edemiyorum yorum yazamıyorum diye lütfen gönül koymayın.
ALİTUĞRA'yı sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdikten sonra inşallah görüşürüz.
HOŞÇAKALIN...

12 Eylül 2010 Pazar

BAYRAM GELMİŞ NEYİME...

(Kızım ve kocamaaan annesi)

Biraz karamsar bir başlık biliyorum ama bu bayram hiç bayram gibi geçmedi.
Sebep çok ama umutta çok...
İlk sebep
-35. hafta kontrolümde oğlumun sol böbreğinde UP darlığı denilen Böbrek çıkış Darlığı teşhisi koyuldu.Kendiliğinden geçebileceği gibi müdahelede gerekebilirmiş.
Çaresi var çok şükür dedim...Geçtim...:((
-70 yaşında delikanlı dedem incir ağacından düştü kalçasını kırdı.Hastanede yatıyor.Çok şükür başka bişey olabilirdi dedik...Geçtik:((
-Sonra melek kız Nehir'in haberine ağladım gecelerce...Cennete gitti melek dedim...Geçemedim:((
-Babaannemin kalbine pil takılacak ameliyat olmayı bekliyor...Geçecek inşallah diyoruz:((

Hayat zor herkesin başında bir dert bir sıkıntı ama Allah başka dertler vermesin.
Hepsi geçecek yeni bayramlar gelecek.
Şimdilik ben 37.haftada bol bol dinleniyorum.Kendimi oğlumun doğumuna hazırlıyorum.Defne kızımla oynuyorum.

Bu aralar sık sık görüşemiyeceğiz.Hoşçakalın.
Bayramınız mübarek olsun.

17 Ağustos 2010 Salı

BAŞLANGIÇ-FİLMLER İÇİNDE BİR MİLAD



Son 1 ayıma girdiğim şu günlerde sıcaklarla aram hiç hoş değil.Ellerim ayaklarım şişiyor.Hatta o kadar şişiyor ki uyuşuyorlar.Hamileliğin cilveleri diyip geçmeye çalışıyorum.Ama çok zor bir ay olacak anlaşılan.

Bu arada bir kaçamak yapıp eşimle gittiğimiz BAŞLANGIÇ filminden bahsetmeden doğurmak istemedim.:))

Şunu söylemeliyim ki film için yazılacak o kadar iyi şey var ki.Uzun zamandır nasıl bir yazı olması gerektiğini düşünüp duruyorum.
Aslında kısa ve öz şöyle denilebilir;Bir Matrix gibi yada Yüzüklerin Efendisi gibi sinema sektöründe bir dönüm noktası.
Benim gibi bir izleyici için tam bir şölen.Aşk,fantastik öğeler,görsellik,sürükleyici sahneler yok yok yani filmde.
Ama Leonardo Di Caprio gerçeği bir numara.Bu adam ne yaptığını çok iyi biliyor ve kesinlikle bu iş için doğmuş.
Sonuç ben olsam bu filmi sinemada kaçırmadan izler izler sonra tekrar izlerdim...:)

14 Ağustos 2010 Cumartesi

2 YAŞINDA BİR MELEK...

Annesi 32 haftalık hamile olduğu için bu sene kutlamaları es geçtik ama seneye inşallah kızıma layık bir kutlama olacak.Tabii kardeşi ile birlikte.
Sarı kuzum iyiki doğmuş, doğmuş ki...
-Sabah kuşu gibi bizi sabah 7 de her gün uyandırmış...
-Tüm kızgınlığımla ona bakarken "anne küştün mü küşme küşme" diyerek beni kahkaha krizine sokmuş...
-Anne paşta yap demiş ve yaptıklarımı afiyetle yemiş...
-Hayatın tüm olumsuzluklarını, tüm olumsuz insanları görmezden gelmemin tek sebebi olmuş...
-Annemin hakkını neden asla ödeyemeyeceğimi bana öğretmiş...
-Son kalan lokmayı ağzıma atmadan önce bu da ona kalsın diye düşündürtmüş...
-Hayatımıza amaç olmuş...
-Evimize neşe ses müzik olmuş...
-Her an Allaha şükür ve dua sebebi olmuş...
-Anne baba olmaktan daha önemli bir mevki olmadığını öğretmiş...

Annesinin kuzusu iyiki doğdun...Seni çookkkk seven annen....

3 Ağustos 2010 Salı

ALLAH EVLATLARIMIZI BİZLERE BAĞIŞLASIN...



Milliyet haber...

Gencecik bir can.Uçup gitti...
Hakkında yazılanlar çizilenler...Kimisi doğru kimisi yanlış...
Sonuç değişmez.Allah ailesine, özellikle annesine sabır versin.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

CEMİLE VE HARİKA ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR?

İlk defa internetten bir alışveriş yaptım.Çok ilginç gelebilir ama öyle.Siparişlerim elime çok çabuk ulaştı.(COGİTOY'dan istemiştim.)
İkisi kızım için biri benim için.:))
Cemile Serisini duymayan yoktur artık.O seriden Defne'nin durumuna uygun 2 tane aldım.
1.cisi


2.cisi


Evdeki kitaplar kızımın çevirebileceği kadar küçük değildi.O yüzden bu kitapların boyutu tam ona göre.Görünce çok beğendi.Resimlerine baktı.
Cemile'nin kucağında kardeşini görünce ilk tepkisi
-aaa anne kayu...:)(meşhur çizgi film)
Sonrada
-Anne Eymen gibi..dedi.(Kızkardeşim Ayşe'nin oğlu)

İlk defa bir hikayeyi hiç kesmeden sıkılmadan sonuna kadar dinledi.Resimleri sordu.
O beğendi.Uzun süre elinden bırakmadı ki bu çok iyi bir gelişme.
Ben çizimleri çok sevimli bulmama rağmen Cemile'nin hikayesinde biraz tuhaflıklar olduğunu düşünüyorum.Mesela verdiği tepkiler fazlaca olgun geldi bana.Kardeşi olacağını öğreninde,olduktan sonra...
Yani hikayeden çok hoşlanmadım ama Defne sevdiği ve ilgilendiği için çok memnunum iyi kide almışım diyorum.Kitaplarla ilgilenmesini çok istiyorum çünkü.Güzel bir gelişme olduğu için çok mutlu oldum akşam.




Kendimede yine duymayanın kalmadığı "HARİKA ÇOCUK NASIL YETİŞTİRİLİR" kitabını aldım.Bana reçete şeklinde hazır bir yapılacaklar listesi sunmasını ve birebir uygulamayı beklemiyorum ama bakış açısı sağlamasını umut ediyorum.Evde iki çocuk olması hakimiyetin bende olmasını gerektiriyor.
Eskiler çocuklarını kitaplamı büyüttü diyenlere inat devir değişti diyorum bende.Ne çocuklar eski çocuklar gibi ne de anne babalar.
Dolayısıyla geri kalmamak yeni yöntemleri eskilerle harmanlamak lazım bence.
Okuduktan sonra fikrimi paylaşırım sizlerle.Okuyanlar da fikrini yazsın lütfen.

13 Temmuz 2010 Salı

İKİ FİLM

Sıcak yaz günlerinde uzayan gecelerde film izlemek iyi olabilir diye düşünerek izlediğim iki filmi paylaşmak istedim.




İlki ADALET PEŞİNDE;Adına bakıp çok klasik bir amerikan filmi diye düşünebilirsiniz.Ama değil.Başrollerinde (yıldızlı pekiyi) oyuncu Gerard Butler ve Jamie Foxx var.
Normal bir hayat süren bir adam,karısı ve kızı.Evlerinde saldırıya uğruyorlar.Kızı ve karısı öldürülüyor.Savcılık makamı katillerle anlaşıyor.Suçlulardan biri tam 10 yıl sonra idam ediliyor ama diğeri 3 yılda serbest kalıyor.

Sonrasında klasik bir intikam öyküsü bekliyorsunuz ama hikaye çok farklı gelişiyor.Bundan sonrası için sadece bana güvenmeniz gerekiyor.

Birde ilk sahne biraz sinir bozucu.Uyarmam gerekiyor.Belki hamile hormonlarından kaynaklanıyordur ama psikolojik olarak biraz zorlandım.
Sonrasında gerçekten iyi bir film bekliyor sizi.Benden söylemesi...



Diğer film ELİ'NİN KİTABI
Başrollerinde Denzel Washıngton var.Kıyamet senaryolu bir film diyebilirim.Ama kıyametin nasıl koptuğunu değil kıyamet kadar büyük bir savaştan sonra neler olduğunu anlatıyor.
Su yok,yiyecek yok,kitap yok,hiçbirşey yok aslında.O kadar çok yokluk var ki insan eti yiyenler bile var.
Bu kaos ortamında bir kitabı hayatı pahasına batıya götürmeye çalışan bir adam var.Dünyada 1 tane kalan kitabın sözleri o kadar kuvvetli ki bu durum kitabı çok güçlü kılıyor.

Film gri gibi yani çekimler öyle.Sürükleyicide.Ama biraz Hristiyanlık propagandası kokuyor.Yinede izlenilebilir.Kıyamet filmlerine değişik bir yaklaşım olmuş.

Görüşmek üzere...

8 Temmuz 2010 Perşembe

SON ÇEYREK...


Resim burdan


Bildiğiniz yada yeni öğreneceğiniz üzere 2.kez anne adayıyım.Allah izin verirse Eylül sonun Ekim başı oğlumun kucağıma alacağım.Kızım Defne 26 aylıkken yeniden anne olacağım.
Beni çok zor günler bekliyor büyük ihtimalle ama ben şimdilik sadece bebeğimi sağlıklı bir şekilde doğurmaya odakladım kendimi.
Son trimester yani son 3 aya girdim.Defne kızım 36 aylık olarak erken doğmuştu.Şimdi ikinci doğumda bu risk %25-50 arasındaymış.Beni korkutanda bu aslında.Defne küveze alınmamıştı ama 4 gün sarılıktan dolayı hastanede kalmıştık ve emmede problem yaşamıştık.3.gün emmeye başlamıştı.Ve tabii çok küçüktü.Sadece 2,500 kg dı.
Aynı şeyleri yaşamak istemiyorum.İnşallah yaşamam tabii bebeğimde.
Araştırmalarım bu aydan itibaren:
-Haftada 2 kere balık
-Günde 2 tane ceviz
-Bol semiz otu ve ıspanak
-Hiç stress
-Çok mutluluk,dinlenme,huzur...
Bu maddeler erken doğum riskini azaltıyormuş.
Bunlar bana düşenler.Benim dışımda gelişebilecek olaylardan sorumlu değilim.:))

Ayrıca baş etmem gereken sıcak havalar var tabii.Bu yaz günlerinde hava kapanınca yağmura dönünce tek sevinen benim galiba.

Öylesine bir yazı oldu bu ama neyse artık.Hamileliğime verin:))
Film yok bugün.Çok sıcak, tv başında oturmak sıkıcı geliyor.Sinema fikride sıcak gelmiyor.
Bu arada herkesin MİRAÇ KANDİLİ mübarek olsun.Eve gitsekte lokma yapsak iyi olurdu.:))
Görüşmek üzere...

4 Temmuz 2010 Pazar

2 TEMMUZ 4.YIL+ 4 TEMMUZ 30 YAŞ



4 Yıl olmuş evleneli...30 yaş geçmiş doğalı...:))
30 yaşa birçok anı 4 yıla 2 çocuk sığdırdım.
İyi olmuş iyi olmuş iyi ki doğurmuş beni annem :))


Bu arada resimdeki yeşillikler için de ki hamak keyifli yer İstanbuldan Tekirdağ'a gelirken Tutku Fidancılık diye bir yer.Gözleme ve Çiğ Börek yapıyorlar.Börekleri çok lezzetli.Etrafta bir sürü fidan çok kefiyli bir yer.
Eşim bu sabah süpriz yaptı kızımla bizi oraya götürdü.Tekirdağ da olmasına rağmen hiç dikkatimi çekmememiş.Sabahları kahvaltıda veriyorlar.
Çok güzel bir sabah geçirdik.

Eşime bu güzel gün ve geçirdiğim tüm güzel günler için teşekkür ediyorum.İyiki evlenmişiz yahuu...:))
Görüşmek üzere...

23 Haziran 2010 Çarşamba

BEN,KENDİM VE 2 YAŞ SENDROMU



Bu aralar Defne cadısının ağzından çıkan tek cümle
-Ben....kendim....
Boşlukları istediği gibi dolduruyor.
-Ben içicem...
-Kendim yiycem...
-Benim kardeşim...
....
Ne tuhaf birşeymiş bu 2 yaş sendromu.1 yaşından beri inatçı ve dediğim dedikti ama şimdi 1 aydır huysuzluklar hat safhada.Bir ukalalık ki sormayın gitsin.:))
Bacak kadar boyuyla hava atıyor cadı...
Bu dönem pedagoglar tarafından "anne babaların sınavı" diye adlandırılmış.Hakkaten sınav.

Araştırma yaparken bulduğum şu not çok hoşuma gitti.Özellikle "Türkçeyi çok az bilen bir çinli" kısmı.:))

2 yaş annelerine dersler:

DERS 1: SABIRIN anneler, zamanı gelince geçiyor öfke nöbetleri, ağlama, inat krizleri.

DERS 2: Önemli şeyler anlattığınızda çocuğunuzun sizi gerçekten anlaması için, onun çok az Türkçe bilen bir Çinli olduğunu düşünmeye çalışın..

DERS 3: Öfkelenmeye başlayan çocuğunuzun anlatmaya çalıştığı şeyi gerçekten anlamak için tüm duyularınızla dinleyin onu

Meral Günenç
10.10.2005

***bu yazı www.aile.org.tr sitesinden alınmıştır.***




Giydirmeye çalışmak tam bir işkence.Özelliklede benim gibi 6 aylık hamile biri için.Şimdiden;
-Onu iştememmm...
-Etek giydir...
-Öbürküşünü giydir...
Tv izleme huyu yoktu.Bizde izlesin diye hiç ısrar etmedik.Bu aralar başkalarında görüp sevdiği TRT Çocuk-GECE BAHÇESİ programını izliyor.Yemek hazırlarken iyi oluyor.Bana sataşmıyor.Ama program bitince...
-Gene aç...gene açç...
-O diyil..
-Maka faka aç...
Bitti kızım.Yarın çıkacak.Yok ikna etmek mümkün değil.
Karakteri oluşuyor,geçici bir dönem,sabır sabır...deyip idare ediyoruz.Ama işimiz zor anlaşılan.

Allah sağlık versin de gerisi önemli değil diyorum.Çocuğum sağlıklı,tepkileri de normal.Çok şükür.Büyüyünce gülerek hatırlarız inşallah...

17 Haziran 2010 Perşembe

KOMİLİ İLE BICI BICI



Defne Su adını verirken bu kadar su meraklısı olacağını tahmin etmemiştik elbette.Dün denizle ilk buluşmasından sonra onu sudan koparmanın mümkün olmayacağını anladık.Böyle devam ederse seneye bir yüzme okulu projesi geliştirmek durumunda kalacağız galiba.:))

Çok eğlendi kızım dün.O eğlendikçe biz mutlu olduk.Denizden çıkışı çok gürültülü oldu tabii.Eve dönene kadar ağladı.
-Atlaycam....aaaaaa
-Yüzcem.....aaaaaa
Gözyaşları dinmedi.Eve gelince hadi kızım dedim banyoya.Koşarak gitti.Durumu biraz yumuşattık banyo ile.




Doğduğundan beri birçok şampuan denedim Defneye.Johnson,Chicco,Dalin, vs...
Ayşe Eymen'e Komili'nin bebek yağını almış.Görünce şaşırdım.Komili'nin bebek ürünleri çıkmış.Ayşe çok memnun olduğunu söyleyince şampuanını aldım.Ve ilk defa çok memnun kaldım.Bir kere mis gibi kokuyor ve yumuşacık yapıyor saçlarını.İçeriğinde saf zeytinyağı oluşu,Türkiye'de üretilmesi çok güzel bence.
Bu kadar kaliteli bir Türk malı varken yabancı marka almak gereksiz.Üstelik yarı fiyatına.Ben Kremli Bebek Şampuanını kullanıyorum.
Benim gibi şampuan konusunda kararsızsanız tavsiye ederim.
Şampuanı,Pişik Kremi,Bebek Yağı,Sabunu,Losyonu herşeyi var.

Bu sıcak günlerde bol bıcı bıcılı günler diliyorum herkese...

14 Haziran 2010 Pazartesi

KÜLAHTA DONDURMA



Bu sabah işe geldiğimde isteksiz ve mutsuzdum.Sebebini bilmiyorum.Öylesine isteksizdim.Belki de Defne "her sabah peşimden ağlamayı" bırakmadığı için olabilir.
İlerleyen saatlerde yanıma veda etmek için uğrayan öğrenciler içimde bir umut ve mutluluk uyandırdı.
Çalıştığım yer bir Meslek Yüksekokulu.Ben burada staj bürosunda görevliyim.Mezun olan öğrenciler bana veda etmek için,hakkını helal et demek için uğradılar.Çok mutlu oldum.Sevgide, ilgide bencil olmadım hiçbir zaman.Bunun yine sevgiyle karşılık bulması gerçekten çok güzel.
İnşallah kızımda böyle karşılıklar bulur.Şimdiden yüreği sevgi dolu kızımın.Allah onu böyle insanlarla karşılaştırsın inşallah.(AMİN)




Bu arada sevgi demişken akşamları eşimin kızımla bana hazırladığı külahta dondurmadan bahsetmeden geçemeyeceğim.KOSKA'nın dondurma külahını görmüşsünüzdür.Marketlerde 1 TL satılıyor.İçinde 10 tane var.Tadı çok güzel.İçi ballı gibi.Sevdiğimiz dondurmadan da alıp akşamları evde dondurma hazırlıyor eşim bize.Gerçekten çok eğlenceli oluyor.Ben sokakta çekiniyorum külahta dondurma yemeye.Eski kafalıyım galiba biraz.
Çocuklar içinde çok güzel oluyor.Dondurmanın miktarını ayarlamamk açısından.İsterseniz evde yaptığınız dondurmayı bile koyabilirsiniz külaha.
Biz bunu dışarda satılan dondurmanın 1 topunun 1 TL olduğunu öğrendikten sonra keşfettik.Biraz pahalı değil mi sizcede 1 top 1 TL.Kağıt helvasıda var.Ama onu henüz denemedik.

Neyse ordan burdan her yerden oldu bu yazı.İyi bir hafta diliyorum herkese.

13 Haziran 2010 Pazar

FROZEN



Çok iyi film,süper vs... gibi yorumlar yapanların kulaklarını çınlatarak filmi hiç beğenmediğimi söylemek istiyorum.
İç gıcıklayıcı sahnelerle dolu 3 gencin sözde kurtuluş hikayesi.
İçinde hayatta kalma mücedelesine ait hiç birşey göremedim.
Konusu ile ilgili fazla bir açıklama yapmayacağım.İzlemek isteyenleri rahatsız etmemek adına.
Ama şu kadarını söyleyeyim çok matah bir film olmadığı gibi zevkler ve renkler........:))

9 Haziran 2010 Çarşamba

PERS PRENSİ:ZAMANIN KUMLARI



Bilgisayar oyunlarından hiç anlamam.Hiç te sevmem aslında.Bu güne kadar oynadığım tek oyun Farmville idi.Ondanda sıkılıp bıraktım.Muhtemelen zaman kaybı olarak gördüğüm için çabuk sıkılıyorum.
Bahsedeceğim filmde bir oyundan alıntı.Oyunu oynamamış olmak daha iyi oldu diye tahmin ediyorum.Çünkü beklentisiz ve önyargısız oturdum ekranın başına.

SONUÇ:Filmi çok beğendim.Çok eğlenceli ve sürükleyici buldum.
Başrollerinde Jake Gyllenhaal ve Gemma Arterton (bir Bond kızı)var.
Fantastik bir hikayesi var.Zamanı geri alabilen bir hançer için yapılan bir savaşın hikayesi.Aslında tam büyükler için yapılmış bir masal.
Ama küçüklerde çok rahat izleyebilir.Zira hiç müstehcen ve kanlı bir sahne yok.

Espirisi ve heyecanı bol bir film.Tavsiye ederim.

4 Haziran 2010 Cuma

46.TEKİRDAĞ KİRAZ FESTİVALİ



DAVETLİSİNİZ...
Festival programını görmek için buraya bakabilirsiniz...

Bu programlar dışında Tekirdağ sahilinde birçok stand açılacak.Çeşit sınınrı yok bu standlarda.Gezilecek alınacak birçok ürün var.Traktör tanıtımlarından tişört satan sergilere kadar.Hatta Kiraz Yarışması sonunda 1. olan kirazdan satılacak sergileride bu standlara dahil.

Bence hafta sonu çıkıp bir kiraz alalım demek için güzel bir etkinlik.Festival geceleri çok kalabalık olduğu için biz akşam üstlerini tercih ediyoruz.Çocuklu aileler için de tavsiyem akşam üstü saatlerini tercih etmeleri.Ama biz genciz çoşar eğleniriz derseniz akşamlar tam size göre :))

Tekirdağ kaçamağı yapmak isteyenlere tavsiyem sabah erkenden çıkıp Naip Köyü yani Uçmakdere taraflarında güzel bir pikniğin arkasından festivali gezmeleri olacak.
Tavsiyesi benden gezmesi sizden.
HOŞÇAKALIN...

3 Haziran 2010 Perşembe

SOYSUZLAR ÇETESİ



Quentin Tarantino'nun filmlerini her zaman hem nefret etmiş hemde çok beğenmiş olarak izlerim.Nasıl oluyor o iş diyebilirsiniz ama oluyor işte.
Bol kanlı iç gıcıklayıcı sahneleri nefret ederek, ama hikaye, çekim teknikleri ve karakterleri hayranlıkla izlerim.


Bu filmde de öyle oldu.Konusu hem dramatik hemde espirili.Bu da olmadı dimi.Ama öyle konu Tarantino olunca filme yorum yazmakta zor oluyor.
En klasik deyimiyle zevkler ve renkler tartışılmaz elbette.Ama ben filmi beğendim.
Sebepleri ise:
-Çok sürükleyici ve heyecanlı,
-Tarzı çılgın,
-Karakterlerin her biri çok iyi seçilmiş ve kişilikli,
-Konusu sıradan Nazi filmlerinden farklı ve espirili,
*Özellikle Brad Pitt ve adamlarının İtalyan gibi görünmeye çalıştıkları sahne favorim.

Kadın karakterlerde çok iyi seçilmiş.



Mélanie Laurent ve Diane Kruger...



Ama tekrar söylüyorum avuçlarınızı terletecek derecede kanlı sahneler var.Buna hazırlıklı olarak izleyin.:))

2 Haziran 2010 Çarşamba

YENİ YORUMUYLA ROBİN HOOD



Bu aralar Türkiye'de yaşanan olumsuz olayların haberleri bir yandan artan iş temposu bir yandan,büyüyen karnım diğer yandan devam ederken yazı yazmak gerçekten zor geliyor.Ama bir mola için iyi fikir diye düşündüm.

VE...

Russel Crowe ve Cate Blanchett için Robin Hood oyunculukta yeni bir sayfa olmamış elbette.(İkisini bir arada görmek çok güzeldi bu arada)Ama film Robin Hood efsanesi için kesinlikle yeni bir sayfa olmuş.Her zaman gösterilen kahramandan çok daha farklı bir kahraman var filmde.

Aslında filme Robin Hood'un Doğuşu demek daha güzel olcak.Çünkü filmin konusu Robin Hood'un o bizim bildiğimiz noktaya yani ormanda zenginlerin yolunu kesip onlardan aldıklarının fakirlere dağıtma noktasına nasıl geldiği...

Film için çok ciddi araştırma yapılmış.Ridley Scott bu filmde aşkı ön planda tutmuş ki bu durum benim çok hoşuma gitti.Ama bu savaş sahnelerinin az olduğu anlamına gelmiyor.
Bence bu güne kadar çekilmiş en iyi Robin Hood filmi.Hatta efsanenin doğru olmadığına inananları inandıracak güçte.
Filmde özellikle Leydi Marion karakterini çok etkileyici buldum.
Kısacası bence film mutlaka izlenilmesi ve arşivde olması gereken bir film.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

KADIN AKLI ERKEK AKLI



Romantik Komedi türünün hakkını veren bir film var karşınızda.Başrollerinde bence bu türe çok yakışan (ÖRNEK) Gerard Burtler var.Kadın oyuncu ise Katherine Heigl.Bu kadın resmen film boyunca gözümü tırmaladı.Butler'in yanına yakışmadığını düşünüyorum.Daha önce Kaza Kurşunu filminde izlemiştim.Sanırım erkek oyuncunun vasatlığı sayesinde o zaman gözüme batmamıştı.:))
Filmin bence tek kötü yanı buydu.

Eşimle çok büyük beklentiler içinde olmadan taktık filmi.Ama ikimizde çok beğendik.Çok cesur ve gerçekçi kadın erkek diyalogları ile dolu komik bir film.

Bir program yapımcısı kadın,herşeyi planlama ve düzen üzerine kurulu,buluşacağı insanları önceden araştırıyor,bay mükemmeli arayan bayan mükemmel.:))

Bir programcı adam,herşeyi plansız ve dağınık yaşıyor,bay mükemmel ve bayan mükemmel olmadığına inanıyor.

İkisinin yolları bir kanalda birleşiyor.Gerisi çok hoş bir komedi...

Dediğim gibi film bitene kadar gözümü tırmalayan sarışın dışında filmi çok gülerek izledim.Filmi eşinizle baş başa izlemenizi ve bol bol gülmenizi diliyor ve tavsiye ediyorum.

14 Mayıs 2010 Cuma

13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali



Uzun zamandır Uçan Süperge'yi takip ediyorum.Bir nevi sivil toplum hareketi olan Uçan Süpürge aynı zamanda Uluslar arası bir film Festivali düzenliyor.
Festival sonunda Genç Cadı ödülü ve Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü veriliyor.
FIPRESCI ödülü dünyada bu ödülün verildiği tek kadın festivali olma özelliğini taşıyormuş.
Bu senenin Genç Cadı Ödülü;Bornova Bornova filmindeki rolüyle Damla Sönmez’e
FIPRESCI ödülü ise; Yuva (Home) filminine verilmiş.






Özellik le Erken Yaşta Evlilik ve Çocuk Gelinler Projeleri çok dikkatimi çekiyor.Çok duyarlı faydalı işler yapıyorlar.
Sitelerini incelemek isterseniz BUYRUN...

13 Mayıs 2010 Perşembe

ÇOOKK UZAKLARA KARTPOSTALLAR...

Anne Cafe sayesinde tanıştığım bir projeye dahil oldum bende.Eskiden beri kartları çok severim.Lise yıllarımda bayram ve yılbaşı öncesinde Tekirdağ'da valiliğin önüne kart sergileri kurulurdu.Tüm harçlığımı oraya yatırırdım.O kartları incelemek çok hoşuma giderdi.Bu projeyede Defne için ilerde güzel bir koleksiyon olur diye katıldım.Belki oda benim kadar sever kartları.

İlgili sitede
"Bir kartpostal gönderin geri dünyanın herhangi bir yerinden rastgele bir kartpostal alın"
diyordu.
Anne Cafe nasıl üye olunacağını ve neler yapılacağını BURADA çok net anlatmış.Bende bu adımları takip ederek kart göndereceğim ilk 5 adresi aldım.
Buraya kadar herşey çok güzeldi.Ama kartpostal bulmak gerçekten çok zor oldu.Tekirdağ manzarası bulamadığım gibi bulduğum diğer kartlar hep ünlü yabancı ressamların tablosu idi.
Yoğun aramalarım sonucu tam istediğim gibi olmasada 5 tane kart bulabildim.

Kart göndermemiz gereken kişiler kartın arkasına özel bir not istiyorlarsa profillerinde bunu belirtiyorlar.Ne yazacağımı uzun süre düşündüm.Sonunda Mevlana'nın 7 öğüdünü İngilizce olarak yazdım.Ne de olsa ortak dil.:))
Bakalım bana ve kızıma hangi ülkelerden kartlar gelecek.Heyecanla bekliyorum.

Amerika'ya giden kart



Fransa'ya giden kart



Rusya'ya giden kart



Finlandiya'ya giden kart



Almanya'ya gidan kart

12 Mayıs 2010 Çarşamba

YUMOŞ-FİKRİ MÜHİM



Anneler Gününden beri canım hiç yazmak istemiyor aslında.Zor durumdaki anneleri gördükçe, okudukça hayatta çok basit şeylerle uğraşıyoruz,çok basit şeylere üzülüyoruz hissi herşeyden elimi ayağımı çekti.
Ama dün çamaşır asarken aldığım koku (Yumoş kokusu) yazmayı geciktirdiğim bir konuyu hatırlattı bana.Bu arada da camdan irileşmeye başlayan erikleri gördüm.Hayat devam ediyor.Çamaşırlar yıkanacak,asılacak,katlanacak,erikler yenecek vs...
Fikri mühim sitesine üye olduktan sonra birçok ankete katılmıştım ama bu ilk kampanyamdı.Gelen Yumoş Ekstra numunesinden annemede 2 yıkamalık vermiştim.Kardeşim Ayşe'ye de kampanya numunesi gelmişti.Hepimizin ortak fikri kesinlikle daha yumuşak çamaşırlar elde edildiği ve kokusunun daha uzun sürdüğü.
15 yıkamalık üründen bir kapak yeterli oluyor.Biz ailecek sevdik beğendik.
Görümcemde yünlülerde denememi tavsiye etmişti.Denedim ;özellikle yünlülerde kokusu daha net ortaya çıkıyor ve daha uzun kalıyor.
Gönderilen küçük havluyuda Defne'nin çantasına koydum.Dışarda kullanıyoruz.:))

Her gün yeni,güzel şeyler duymak,yaşamak ve görmek üzere hoşçakalın.

7 Mayıs 2010 Cuma

GÜÇLÜSÜN ÇÜNKÜ ANNESİN...

Birkaç gündür sevgili NEHİR'in ve annesi Zeynep Hanımın hikayesini okuyorum.Okuyan olduğum için çok şükrediyorum.Ama kendimi Zeynep Hnm. yerine koymadan da duramıyorum.O kadar üzüldüm ki rüyalarıma bile girmiş.Durumu dile getirmek çok zor.Okumak ve anlamak için TIKLAYIN.
Bir anne olarak acısını yürekten paylaşıyorum.Allah kızına şifa onlara da maddi manevi dayanma gücü versin inşallah.Açalya isimli bir blog arkadaş Nehir için çok güzel bir yazı yazmış.

"Tüm anneler! Birleşin!

Kocalarınıza bu Anneler Günü'nde değişik bir hediye almak istediğinizi söyleyin. Söyleyin, iki gün sonra sineklenecek çiçeğe para vermesinler.
"

diye başlayan...Lütfen okuyun...

Ayrıca bu sese kulak verin...



Bence Anne olmak güçlü olmak çocukları için herşeyi göze almak demek.Ayaklarının üstünde sağlamca durmak dünyayı göğüslemek demek...
Her gün Allah'a çocuklarımı bana bağışlaması için,onların sağlıklı olması için dua ediyorum.Öyle oldukları içinde şükrediyorum.
Tv,radyoda,internette vs... gözümüze sokulan tüm reklamların aksine en güzel anneler günü hediyesi bu olsa gerek...

Burdan genç annelerin bebişlerini diğer :)) annelerin ellerini öpüyorum.
Görüşmek üzere herkese iyi hafta sonları...

5 Mayıs 2010 Çarşamba

TEKİRDAĞ'DAN ETKİNLİK ve FESTİVAL HABERLERİ


Bu hafta sonu değişik bir yer görmek farklı birşey yapmak isterseniz buyrun:
4.ULUSLARARASI TEKİRDAĞ UÇMAKDERE HIDRELLEZ VE YAMAÇ PARAŞÜTÜ FESTİVALİ'ne
8 Mayıs 2010 Cumartesi günü başlayacak festival 9 Mayıs 2010 Pazar günü sona erecek.
İlk gün uçuşlar sabah 10:00 da başlayacak.
Piknik malzemelerinizi hazırlayın.Erkenden yerinizi tutun.Yüzlerce yamaç paraşütü gösterileri altında gününüzü geçirin.
Ya da bir çılgınlık yapın profesyonel hocalar eşliğinde bir atlayış gerçekleştirin.:))

Önceki senerlerde ki yamaç paraşütü yazım için tıklayın...

Uçmakdere fotoğrafları için tıklayın...


2.ETKİNLİK ise Namık Kemal Üniversitesi Bahar Şenlikleri 2010
Geçen sene biraz sönük geçen şenlikler sanki bu sene daha şenlikli geçecek gibi.Gençler eğlensin sınav stresini atsın değil mi??
Şenliğin her günü ayrı renk giyilecekmiş.İnşallah bol bol fotoğraf çekip yayınlarım.Güzel kareler ortaya çıkacak gibi.
4 GÜN RENK GİYİN
10 Mayıs - Kırmızı
11 Mayıs - Yeşil
12 Mayıs - Turuncu
13 Mayıs - Mavi






BU VESİLE İLE HERKESİN HIDIRELLEZİ KUTLU OLSUN,EVLERİNİZ BEREKETLE DOLSUN.
Görüşmek üzere hoşçakalın...

28 Nisan 2010 Çarşamba

20 AYLIK BİR DEFNE SU



2 yaşına az bir zaman kala Defne;
Tam bir bilmiş...
Tam bir geveze...
Tam bir inatçı keçi...
2 yaşına yaklaşan çocuklar için bunlar normal belirtiler de biz Defne de görünce normal gelmiyor.
SABAH:
Saat 7:30 en geç 8:00 de ben uyanmamışsam öperek uyandırıyor.(bu günün en güzel kısmı)
-Anne şütt..
-Anne piş...(Bezi)
-Anne macuk...(anneannesinin ineği)
-Anne....diye uzayıp giden sorular ve konuşmalar....
Kapı aralığından babasını görünce...
-Anne babacık geğdi...

AKŞAM:
Saat 21.30 veya 22:00 gibi
-Anne uyku odada...(Yatak odasına gidelim uyuyacağım)
-Anne şüttt...(Biraz içip uzatır)
-Anne Meme...(Emziğini ister.)
-Anne saçç...(Ayağıyla saçlarımı karıştırarak uyuyor)

GÜN İÇİNDEN:
Halasının evine yaklaştığını anlayan DEFNE
-Anne geğdik...
-Hayır kızım gelmedik ama az kaldı...
(Halasının evinin önünde)
-Anne AZCIK geğdik...

Harıl harıl süpüren annenin yanına koşan DEFNE
-Anne kopağdım...
-Neyi kopardın kızım...
-Kapıyı kopağdım...
-Kızım ne kapısı kapı kopar mı hiç...
-Tut tut...(eline tutup olay mahalline gidiyoruz)
Dış kapının otamatiğinin kablolarını kopuk gören anne
-Kızın neden kopardın,ben bunu takamam ki şimdi
Defnede hazır cevap
-Dede takağ...

Şeker krizinde bir kız
-çekeğ çekeğ çekeğ çekeğ .....
(hiç ara vermeden 1 saat devam edebilir)

Her akşam bir kase çilek yiyen çilek kız...
-Anne gell gelll otuğ otuğ...
-Hımmm çilek...

Apartmandan içeri giren Defne
-Anneanne biz geğdik...

Halasının evine giren Su Defnesi daha kapıda ayakkabılarını bile çıkarmadan...
-Aga bıcık bıcık...(hala banyo yapalım)
(Halasının ona aldığı banyo köpüğü sayesinde banyo görür görmez bıcık...)

Sabah işe giderken
-Anne pağa
-Parayı ne yapacaksın kızım
-Anne bakka çekeğ (bakkala gidip şeker alacak)
Bakkalcı zaten Defneyi görünce Şeker kız geldi diyor.

Arabada giderken babası fren yapar...Defne...
-Ovvhaaaa...
-Öküşşş...Hadi beee...
Bu laflar babasına değil karşı taraftaki şöfore söyleniyor bir elde havada...
(Kayıt makinesinin yanında bir kere bile söylemek yeterli asla unutmuyor...)

Unutmamak gülümseyerek hatırlamak üzere yazılmış notlar...

22 Nisan 2010 Perşembe

ÖLÜMCÜL TUZAK



En İyi Film,En İyi Yönetmen,En İyi Orjinal Senaryo oscarını alan film.
Bütün bunlar bir filmi çok izlenilebilir ve iyi film yapmaya yeter mi?
Bence yetmez.Emeğe saygı dedim,yönetmeni kadın dedim,oscar dedim ama...
Eşim "film zevkinden şüphe ediyorum artık" dedi.
Bende kendimden şüphe ettim.:))
Irak ta görev yapan (orda ne işleri varsa) Amerikan bomba imha ekibinin başından geçen olaylar anlatılıyor.İhbar geliyor,olay yerine gidiliyor,bomba etkisiz hal getiriliyor yada getirilemiyor...
Askerlerin psikolojisi üzerine,fazla kahramanlık içermeyen ama o kadar bomba içinde çok durağan ve sıkıcı bir film.Filmin sonuna kadar şimdi hareket şimdi başlıyor....
Cıkk...Sonuç filmi hiç beğenmedik.Oscarları onlara kalsın.
Bir de Titanic filmine verdikleri 11 tane Oscar ödülüne pişman oluyorlar.Halt etmişler...
Film ile ilgili aklımda kalacak tek şey eşimin puşi ile yüzü örtülmüş sadece gözleri görünen bir oyuncuyu tanımış olması...

21 Nisan 2010 Çarşamba

TİTANLARIN SAVAŞI



Yunan Mitolojisinden hiç anlamayan biri olarak film bittiğinde ''bunda bir eksiklik var" dedim.Sonuçta yazılmış bir tarihten esinlenilerek çekilmiş bir film.
Tamam film görsel olarak çok güzel ama hikayede kopukluklar var.Bence hikayesi tamam olmayınca filmde yarım oluyor.
Avatar da görsellik üzerine kuruluydu ama konu olarak hiç yarım kalan kopuk olan bir yer yoktu.
Ne tanrıları anladım (filmdeki),ne insanları.
Zeus'un gayri meşru yarıtanrı oğlu Perseus'un tanrıların gazabından bıkmış Argos halkını kurtarması anlatılıyor filmde.
Hikayesi eksik (bu nedenle insana saçma geliyor konusu) görselliği bol bir film.Fantastik filmleri sevenler izleyebilir.Ama demedi demeyin.Senaryo için keşke biraz daha çalışılmış olsaydı.

20 Nisan 2010 Salı

İNTİKAM PEŞİNDE-MEL GİBSON



Mel Gibson şarap gibi bir adam bence.Yaşlanmış hali bile ayrı bir güzel.Onun seven adam, aile babası rollerini her zaman hayranlıkla izledim.(Vatansever,Cesur Yürek,İşaretler,Fidye,Komple Teorisi vs...)
Bu filde de kızını yalnız büyütmüş ve onu çok seven bir babayı canlandırıyor.Kızı evinde kollarında öldürülüyor.Dedektif olduğu için kızının kendi düşmanları tarafından öldürüldüğünü düşünüyor ve araştırmaya başlıyor...
Ama....
Çok ayrıntı vermek istemiyorum.
Sürükleyici,etkileyici güzel bir film.Mel Gibson hayranlarına özellikle tasiye ederim.Filmde iki tane çok şok edici sahne var.
Ben çok beğendim...

19 Nisan 2010 Pazartesi

HAYAL ET



HAYAL ET (IMAGİNE THAT)
Eddie Murphy baş rollerini üstlendiği filmde oyuncuya kızı rolünde resimdeki tatlı kız eşlik ediyor.
Finans Müdürü bir baba işlerinin en yoğun haftasında kızına bakmak zorundadır.Zaten kötüye giden işlerine kızının battaniyesi ile okula gitmek istemesi ve sürekli hayal arkadaşları ile konuşması da eklenir.
Babanın göremediği şey ise işte ki başarısının kızının hayal arkadaşlarının tahminlerinden geçmesidir.

Eğlenceli bir tv filmi.Hafta sonu ailenizle gülerek,sıkılmadan izleyeceğiniz bir film.Çok iddaalı değil.Bu tür aile komedisi sevenlerin beğeneceği bir film.
Bizde çok şey beklemeden beğenerek izledik...

15 Nisan 2010 Perşembe

MOTHERHOOD



Dün bloglarda gezerken Anne Cafe 'nin bloğunda bu yazıyı okudum.Yazıda MOTHERHOOD filminden bahsediyordu.
Filmi o kadar içten ve sade bir dille anlatmış ki içimde hemen izlemeliyim hissi uyandı.Öylede yaptım.Hisslerim beni yanıltmadı.Filmi çok beğendim.
Baş rollerinde iki çocuklu bir anneyi Uma Thurman,iki çocuklu babayı ER dizisinin eski doktorlarından Dr.Mark Greene'i canlandıran Anthony Edwards,annenin en yakın arkadaşınıda Minnie Driver oynuyor.



Aslında film için bişeyler yazıp yazıp sildim.Çünkü Anne Cafe o kadar güzel anlatmış ki.Üzerine birşeyler yazmak anlamsız geldi.
Bir blog yazarı ve iki çocuklu olmaya aday bir anne olarak filmde kendimden çok şey buldum.Çok beğendim.
Bütün blog arkadaşlarıma tavsiye ediyorum.Mutlaka izleyin...

12 Nisan 2010 Pazartesi

ZİNDAN ADASI



Defne Pazar günü oynamaktan yorulup erkenden uykuya dalınca fırsat bu fırsat dedik ve uzun zamandır ilk defa film izledik.

ZİNDAN ADASI:

Tam anlamıyla tadı damağımızda kaldı.Bu filmi yemek olarak tarif etmek istesem ;gizemli baharatlarla süslü,kullanılan malzemeler çok kaliteli,tadlar çok iyi harmanlanmış,çok leziz bir yemek olarak tarif ederdim.

Senaryosu daha önce Gizemli Nehir kitabnıda yazmış Dennis Lehane adlı yazarın aynı adlı romanından alınmış.
Başrollerinde Leonardo Dicaprio,Mark Ruffalo,Ben Kinsley var.Di Caprio için her zaman ki gibi takdir etmektenten başka söylenecek söz bulamıyorum.Filmdeki karakter onunla çok iyi özdeşleşmiş.
Yönetmen Martin Scorsese daha öncede Di Caprio ile Köstebek,Göklerin Hakimi,New York Çeteleri filmlerinde birlikte çalışmış.

Filmin konusu hakkında bilgi vermek izleyecek olanlara haksızlık olur.Kısaca bir adada bulunan va suç işleyen akıl hastalarının tedavi edildiği bir merkezde kaybolan bir hasta ile ilgili soruşturmak yapmak üzere adaya gönderilen iki federal maraşalin başından geçenler anlatılıyor.
Ama konu hakkında şunu söyleyebilirim ki; çok bilinmeyenli bir denklem filmin sonunda çözülüyor.
Filmin çekildiği ada çok gizemli ve gotik bir ada.Görüntüler filmle çok güzel uyuşuyor.
Filmdeki rüya sahnelerini çok etkileyici buldum.Özellikle bu sahneleri hayranlıkla izledim.Sahnelere eşlik eden müziklerde çok iyiydi.
2010 yılı için (şimdilik)izlediğim en iyi film.

İzlemeyenlere izlenecekler listesine eklemelerini tavsiye ederim.Böyle filmler her zaman olmuyor...
İyi Seyirler...

30 Mart 2010 Salı

UNUTULMAYANLARI UNUTMAMIŞLAR...

Empire dergisi 20.yıl kutlamaları kapsamında unutulmayan filmlerden bazı sanatçıları bir araya getirmiş ve birlikte fotoğraf çekmiş.Çok güzel kareler çıkmış ortaya.
Milliyet gazetesinin haberinde görüp beğenğim bir kaç kareyi paylaşıyorum.
Daha fazlasını görmek isterseniz tıklayın...


Kefaret-James Mcavoy-Keira Knightley



Mel Gibson


Matt Damon



Gerard Butler-300

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Related Posts with Thumbnails