28 Aralık 2007 Cuma

KARIMI VURDUM...KOLAYSA KANITLA...

Filmin mesajından da anlaşılacağı üzere polisiye türde bir film.Başrollerini yılların usta oyuncusu Anthony Hopkins ve Ryan Gosling oynuyor.Gosling'i Sandra Bullock 'un Adım Adım Cinayet filminden hatırlıyorum.

Konusu;Ted Crawford kendinden bir hayli genç olan karısının onun aldattığını öğreniyor.Karısından önce eve gidip onu bekliyor.Karısı gelince soğuk kanlılıkla onu vuruyor.

Bahçıvanlar polisi arıyor.Olay yerine gelen polislerden biri anlaşmak için Ted'in yanına eve giriyor.İlginç olan bu polis karısının sevgilisidir.

Yerde yatan kadını gören polis şok geçirip ve Ted'e saldırıyor.


Buraya kadar herşey normaldir.Ama Ted'in evini araştıran polisler silahın hiç ateşlenmediğini anlayınca işler bir bilinmeze doğru sürüklenir.
Ted mahkemede kendini savunmak için avukat istemez.Karşısında genç ve başarılı bir avukat vardır.Film bu iki adamın adete bir santraç maçı gibi hamleleri ile devam ediyor.

Polisiye gerilim sevenler için iyi bir film.Anthony Hopkins olmasa nasıl olurdu bilemiyorum.Çünkü katkısı çok büyük.

26 Aralık 2007 Çarşamba

KARA YILAN İNLİYOR

Biri eski bir blues şarkıcısı,dinine bağlı,karısı onu kardeşi ile aldatıp terk etmiş kendi halinde bir çiftçi.(Samuel L. Jackson )

Diğeri küçükken tacize uğramış,annesi tarafından terk edilmiş,kasabada adı kötü kadına çıkmış,ruhsal bir hastalığı olan bir kadın.(Christina Ricci)

İkisini yolları Rae'nin dövülüp Lazarusun evinin yakınlarına atılması ile kesişir.Lazarus genç kadını fiziksel olarak tedavi eder.Ama ruhsal sorunlarının olduğunu anlaması da uzun sürmez.

Rea ihtiyaçları karşılığı her erkekle birlikte olmaktadır.Lazarus onun içinde ki bu şeytani duyguları çıkarmaya karar verir ve onu evinde zincirler.

Filmde ki Blues şarkılar eşliğinde iyi oyunculuk çok etkileyiciydi.Konusu biraz orjinal.Ama sorguladıkları ve mesajı ile film bence izlenecekler katagorisinde olmalı. Benim gibi film afişinde ki zincire ilk başta bir anlam veremediyseniz yada yanlış anlam yüklemişseniz şöyle söyliyeyim;o zincir kötü duyguların zincirlenmesini temsil ediyor.Zaten filmin sonunda Rea'nın gelinliğinde de küçük bir zincir var.

Ricci nin sürekli iç çamaşırı yada iç çamaşırsız olması hiç estetik olmasa da Jackson oyunculuğu ile filmi alıp götürüyor.

Film adını eski bir blues şarkısından almış.

Orjinal senaryoları severim değişiklik olsun diyorsanız mutlaka izleyin.

25 Aralık 2007 Salı

MR.BROOKS

Oldukça başarılı ,zengin,ailesine düşkün bir adam Earl Brooks.Ancak onun öldürme bağımlılığı var. Bir de öldürme dürtüsünü sürekli hatırlartan hayali bir arkadaşı .

Çift kişilikli Mr.Brooks ikinci kişiliği Marshall ile mücadele halindedir.Bir daha kimseyi öldürmemek için sürekli dua etmektedir.

"Tanrım, değiştirebileceğim şeyler için değiştirme cesareti ver, değiştiremeyeceğim şeyler için ise kabullenme gücü. ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için de bilgelik ver.''

Mr.Brooks'u Kevin Costner 2. kişiliği Marshall'ı William Hurt canlandırıyor.

Demi Moore da baş parmak katilide denilen Ms.Brooks'un peşinde ki dedektif rolünde.

1. cd de yavaş yavaş ilerleyen konu 2. cd de anlam kazanıyor.Çok ustaca bağlanmış bir senaryo.Konusu değişik bir polisiye gerilim.Kevin Costner soğuk kanlı seri katil rolünde çok başarılıydı.İkinci kişilikle arasında geçen replikler çok etkileyiciydi.

Sıradan cinayet filmlerinin arasında ustalıkla sıyrılabilen farklılık yaratan bir film.Mutlaka izleyin ve arşivinize de ekleyin derim.

24 Aralık 2007 Pazartesi

BAYRAM SONRASI FİLMLER...

Herkese Merhaba...
Bayram sonrası ben bir sürü filmle Ayşe Eskişehir gezisiyle karşılıyoruz herkesi.
Havanın soğuk olması nedeniyle bayramda evde oturduk.Bol bol film izledik.Ama tesadüf izlediğimiz filmler hep bir katil potresi üzerine idi.Birbirinden farklı cinayet filmleri izledik.
Her gün 1 tanesini paylaşacağım sizinle.

İlk film KOKU;Bir Katilin Hikayesi

Patrick Süskind adlı yazarın çok uzun süre en çok satanlar listesinde kalmış romanından uyarlama bir film.Kitabı okuyanlar filmi beğenmemişler.Çünkü kitaptaki etki çok daha büyükmüş.


Jean-Baptiste yetimhanede büyümüş bir çocuktur.Diğer çocuklardan farkı koku alma duyusunun çok güçlü olmasıdır.Her kokuyu duymak istediği için de çok açgözlüdür.

Yeni yerlerde yeni kokularla karşılaşmak en büyük zevkidir.Kendi kokusu olmadığını fark ettiği güne kadar herşey normaldir.O günden sonra kendine bir koku bulmak için daha doğrusu insan kokusu bulmak için her şeyi deneyecektir.

Olaylar 1766 yılında Fransa'da geçiyor.Mekanlar kıyafetler çok orjinal ve güzeldi.Bir Avrupa filmi olduğu için biraz sıkılma ihtimali vardı ama film başından sonuna çok ilgi çekiciydi.

Bu arada çiçeklerin yağının çıkartılması ile ilgili de birçok sahne var filmde.Çok ilginç bir senaryo ve konu tanımadığımız ama başarılı bir oyunculukla Parfüm filmi güzel bir gerilim-dram filmi.


Değişik kokular duymak isteyen herkese tavsiye ederim.

19 Aralık 2007 Çarşamba

BU GÜN BAYRAM...


Tüm arkadaşların kurban bayramı kutlu olsun.Bu bayram herkese sağlık ve huzur getirsin inşallah...

Bayramdan sonra görüşmek üzere hoşçakalın...

18 Aralık 2007 Salı

23 NUMARA

Öncelikle filmin konusunun temel taşı olan 23 sayısı ile ilgili bir bilgi yazmak istiyorum.Bana biraz uydurma geldi.Çünkü bazen sayıları yan yana topluyorlar bazen direk sayıyı alıyorlar.Bazen de bölme işlemi yapıyorlar.Neyse 23 sayısına ait bazı saptamalar;
Aşağıda ki yazı buradan alınmıştır.
HER ŞEY BU SAYIYLA BAĞLANTILI ’23 Muamması’ tüm olayların doğrudan 23 sayısıyla, 23’ün permütasyonlarıyla ya da 23’le ilgili olan bir sayıyla bağlantılı olduğu inancıdır. İşte örnekler:

1. 23 sayısı sadece kendisine ve 1’e bölünebilen bir sayıdır.

2. 23 sayısı iki filme konu olmuştur, birincisi 1998 yılında çekilen, bir Alman filmi olan ’23’, bir diğeri de başrolünü Jim Carrey’nin oynadığı ’23 Numara’ adlı film.

3. Russell Crowe’un başrolünü oynadığı, Nobel ödüllü yazar John Nash’i canlandırdığı ‘Akıl Oyunları’ adlı filmde, profesör Nash de 23 sayısıyla takıntılıydı. Nash, toplam 23 bilimsel makale yayınlamıştı.

4. Charles Darwin’in 1859’da yayınladığı kitabı ‘Türlerin Kökeni’ de yayınlandığı yıl olan 1859 yani 1+8+5+9=23’e denk gelir.

5. Antik Çin’de insanlar sayıların cinsiyetleri sembolize ettiğine inanırdı. Çift rakamlar kadınları, tek rakamlar ise erkekleri temsil ederdi. Asal sayı 23 ise en erkeksi sayıydı.

6. Bir felaket filmi Airport’ta, bombacının koltuk numarası 23’dü. Lost dizisinde 23, dünyanın sonunu engellemek için bilgisayara girilmesi gereken 6 sayıdan birisiydi.

7. Teröristler, Amerika’ya 11 Eylül 2001 tarihinde saldırdılar. Rakamlar toplandığında 23 ortaya çıkıyor; 9+11+2+0+0+1=23

8. Michael Jordan kariyeri boyunca 23 numaralı formayı giydi.

9. Eski Ahit’e göre, Adem ile Havva’nın tam 23 kızı bulunuyor.

10. Her ebeveyn, çocuğun DNA’sına 23 kromozom verir.

11. Kanın tüm vücuttaki dolaşımını tamamlaması 23 saniye sürer.

12. İnsanlarda cinsiyeti belirleyen 23. kromozomdur.

13. Latin alfabesinde 23 harf vardır.

14. Julius Caesar suikast sırasında 23 kez bıçaklanmıştır.

15. Dünya’nın ekseni 23.5 derece eğridir.

16. Tapınak Şövalyeleri’nin 23 Büyük Üstadı vardır.

17. William Shakespeare 23 Nisan 1564’te doğmuştur.

18. William Shakespeare 23 Nisan 1616’da ölmüştür.

19. Eski Mısır takvimleri 23 Temmuz’da başlar.

20. Mayalar dünyanın sonunun 23 Aralık 2012’de (20+1+2 =23) geleceğine inanırlar.

21. Jim Carrey’nin yapım şirketinin adı JC23 Entertainment’tır.

22. Kurt Cobain 1967 doğumludur: 1+9+6+7 = 23 Kurt Cobain 1994’te ölmüştür: 1+9+9+4 = 23.

23. 23 Numara 23 Ocak 2006’da çekilmeye başlanmıştır. 23 Şubat 2007’de gösterime girmiştir.

Hafta sonu eşimle geç bir saatte izledik.Ben yorgun olduğum için 1.yarının son kısmında biraz uyumuşum.Ama bunun filmle ilgisi yok kesinlikle.Dedim ya yorgun olduğum için.

Başrollerinde komedi filmleri ile ayrılmaz bir ikili olan Jim Carrey var.Bu sizi yanıltmasın film gerilim filmi.Jim Carrey ne kadar usta bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor bu filmde.Her rolün adamı olabileceğini göstererek.





Konusu: Bir köpek toplayıcısı olan ve Walter karısı ve çocuğuyla çok normal bir hayat yaşamaktadır.32.yaş gününde karısı ona 23 Numara adında bir kitap alır.Kitapta 23 sayısının esiri olmuş bir dedektifin hayatı anlatılmaktadır.Walter kitabı okudukça kendi hayatına çok benzeyen noktalar bulur ve kendiside yaşamının her anını 23 sayısı ile eşleştirmeye başlar.
Bulmaca gibi gizemli tarz da filmlerden hoşlananlar için bulunmaz bir fırsat.Sürükleyici ve sonu şok edici.



Filmde Jim Carrey'nin ne kadar karizmatik göründüğünü söylememe gerek yok herhalde..:))

15 Aralık 2007 Cumartesi

ALTIN PUSULA

Öncelikle film ve uyarlandığı kitap hakkında birkaç bilgi vermek istiyorum.

  • Film şu an 260 milyon $ bütçesi ile sinema tarihinin en pahalı filmi.

  • Türkiye'de Kuzey Işıkları olarak bilinen kitap Philip Pullman'ın üçlemesinden ilki.

  • Birçok edebiyat ödülü kazanmasının yanı sıra en çok satanlar listesine girmiş.

  • Son 70 yılın en iyi çocuk kitabı seçilmiş.

  • Filmin yapım şirketi Yüzüklerin Efendisi serisinin yapımcısı New Line Cinema şirketi

  • Yazar ''Bayan Coulter'' rolünde Nicole Kidman'ın oynamasını özellikle istemiş

Başrol oyuncusu Lyra 10 bin kişi arasından seçilmiş.

Peki bütün bunlar bu filmi çok iyi yapmaya yeter mi ???Bence yetmemiş.

Bir kere başrol oyuncusu kızı beğenmedim.Heyecanı ve duyguyu iyi aktaramamış bence.10 bin kişinin içinden seçene kadar Dakota Fannig gibi gözleri ve ifadeleri anlam yüklü oyuncuyu neden oynatmamışlar anlamadım.Masraf olsun diye herhalde.

Nicole Kidman ve Daniel Craig'in oyunculuklarından şüphemiz yoktu zaten.Nicole Kidman'ın kıyafetleri çok gösterişli ve şıktı.Ondada masraftan kaçmamışlar :))

Serefina (cadı) rolüne Eva Green çok yakışmış.

Konu olarak güzel olduğunu kabul ediyorum.Ama bence film olmamış.Günümüzde görsel efekt bulunmaz bir durum değil.Artık her film de her türlüsü çıkıyor karşımıza.O yüzden bir filmi tek başına efektlerin yürütmesi mümkün değil bence.

Çocuk filmi değil.Çünkü ciddi savaş sahneleri var.Büyük filmi değil.Ne olduğuna karar veremedim.

Bence sinemada izlenmesi şart olmayan orta karar bir fantastik film.Yıldız Tozu gibi birşey beklemiştim.Narnia Günlüklerinde bile daha çok heyecanmıştım.

Herkese mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum. Bu arada Tekirdağ da kar yağıyor.


14 Aralık 2007 Cuma

KAHVE VE KİTAP KEYFİNİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ 2

Sıra benim (Ayşe-mavi) etkinlik kitaplarıma geldi.Benim kitap alacağım kişi Sevda diye bir arkadaştı.Ama bloğu olduğunu bilmiyordum.Hatta Burçak yanınladıktan sonra gördüm.O yüzden herkesin sevebileceği bir kitap seçtim.Yanına da ablamın ki gibi bir milka çikolatalı kahve.İnşallah Sevda beğenmiştir.

Benim hediyeme gelince Eda bana çok ama çok güzel bir kitap olan ''Olasılıksız'' ı yollamış.Kitabı aldığım andan beri elimden bırakamıyorum.Seçimi için Eda'ya çok teşekkür ediyorum.Yanında da 3 paket en sevdiği kahveden yollamış.Biri bana biri ablama biride sözlüme pardon nişanlıma.Bu ince düşüncesinden dolayı da Edayı kocaman öpüyorum.





Yeni etlinliklerde görüşmek üzere...

KAHVE VE KİTAP KEYFİNİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ 1

Yazıma etkinliği düzenleyen sevgili arkadaşım Burçak'tan özür dileyerek başlıyorum.Çünkü çok geç kaldım yayınlamak için.Gerçekten mazeretim var.Malum süpriz bir nişan töreni geçirdik.O yüzden ancak fırsat bulabiliyorum.

Etkinliği ilk duyduğumda çok heyecanlandım.Kesinlikle katılmalıyız dedim ve Burçak'a mail attım.O da sağolsun bu kadar karışık işlerin üstesinden başarıyla gelerek bize hediye alacağımız kişilerin adını mail olarak bildirdi.

Benim etkinlik arkadaşım Adana'dan İlkay'dı.Bloğuyla ilk defa tanıştım.Bir süre inceledim.Ne tür kitaplar sevdiğini anlamaya çalıştım.Gerçi ben şanslıydım çünkü İlkay sürekli kitap okuyan ve bunları bloğunda yayınlayan biriydi.Ona ''Gece Bülteni'' adında bir polisiye roman aldım.Yanında da Milka çikolatalı kahve.Afiyetle İlkaycığım...:))


Bana hediye gönderen arkadaşım ise Hesna idi.Çok ama çok güzel bir fincan ile beraber şu an okuduğum Latife Tekin'in Unutma Bahçesi adlı kitabını gönderdi.Fincanım çok şık kurabiye koyma yeri bile var.Çok teşekkür ederim Hesna çok beğendim kitabıda fincanıda...


Tabii etkinliği düzenleyen arkadaşım Burçak'ıda unutmuyorum ona bu güzel kır çiçeğini yolluyorum.

(fotoğraf Duyuşen'den)


12 Aralık 2007 Çarşamba

NİŞANDAN İLK GÖRÜNTÜLER

Nişandan elimize geçen ilk fotoğraflar bunlar.Sıcağı sıcağına yayınlıyorum.

Heyacanlı bekleyiş sürerken...

Pasta kesilirken... Ayşenin hemen yanında ki şallı benim:))
Şimdilik bu kadar düzenledikçe yayınlayacağız.Görüşmek üzere hoşçakalın.

MAVİ'NİN NİŞANI


Öncelikle gecikme için herkesten özür diliyorum.Ama elimizde olmayan sebeplerden dolayı haberimizi ancak bu gün verebiliyorum.

Biraz ani ve çabuk gelişen olaylar dizisi sonunda Pazar günü Ayşe'yi nişanladık.Allah izin verirse Ağustos 2008 'de düğünümüz var.Nişan evde olduğu için biraz telaşlı geçti ama çok güzel oldu. Yoğun bir hafta sonunun ardından da yazmaya fırsat bulamadım.

Ayrıntılı resimleri gün içinde paylaşacağım sizinle.Bu arada Kitap etkinliğinide kaçırmışız.Ama onun da yarın yayınlayacağım.Bunun içinde çok üzgünüm ama en kısa zamanda telafi edeceğim.

7 Aralık 2007 Cuma

ÇOK YENİ ÇOK ÖZEL HABERLERİMİZ VAR...


Evet çok yeni ve özel haberlerimiz var ama şu an söyleyemem.Süpriz.Pazartesi sizlerle paylaşacağız.

Bol dinlenmeli ve huzurlu bir hafta sonu diliyoruz.Bizim için çok yoğun ve telaşlı geçecek...

4 Aralık 2007 Salı

4.GELENEKSEL PARA GÜNÜ...

Dünde söylediğim gibi hafta sonu evimde gün vardı.Menü de şunlar vardı.
Mısır Unlu Elmalı Kek
Patates Çanaklalarında Havuç-Kabak Salatası
Yaprak Sarması
Peynirli Galete Unlu Börek

1.Mısır Unlu Elmalı Kek;Bu tarifi ikinci deneyişim.Yiyenlerden tam not alan çok hafif bir kek.Günler için çok güzel bir alternatif bence.
Tarifi hamarat arkadaşım Nurcan-yenitadlar dan aldım.
Aynen uyguladığım için tarif için arkadaşımın adına tıklayın lütfen.

2-Patates Çanakları ;Tarifini daha önce verdim mi bilmiyorum ama patateslerin kabuklarını soyup haşlıyoruz.Sıcakken ezip içine biraz domates salçası ve pul biber koyup karıştırıyoruz.Sonra çanak şeklini veiryoruz.İçine de yoğurtlu mayonezli havuç-kabak salatası koyuyoruz.

3-Sarma ;Bu kadar hamarat hanıma sarma tarifi veremem tabii.

4-Börek;Resmini çekemedik ama böreğin ana fikri bengisu-ab-ı hayat arkadaşımdan.Ben iç olarak ekşimiği yeşil biberle kavurarak kullandım.Ayrıca yufkalara iç malzemesini koymadan önce yoğurt,yumurta ve kabartma tozundan oluşan karışımdan sürdüm.

İşte böyle; bir günün daha sonuna geldik.Yeni evimde,hayatımın ilk gününde misafirlerimi ağırladım.

Herkese iyi bir hafta diliyorum.

3 Aralık 2007 Pazartesi

HAFTA SONUNUN ARDINDAN...

Herkese Merhaba.Cuma ve Cumartesi günü izinliydim.Ayşe'nin olağan denetim süreci başladığı için çok yoğun.O yüzden biraz ara verdik gibi oldu.

Cumartesi akşamı evde günüm vardı.Şu bizim geleneksel para günümüzde sıra bendeydi.Aynı zamanda arkadaşlar yeni ev görmesine geldiler.Yine bol sohbetli güzel bir akşam geçirdik.




Fotoğrafları Duyuşen'den alır almaz sizinle paylaşacağım.Film... diyebilirsiniz.Ama bu hafta sonu yoğunluktan film izlemedik.Ama Cuma akşamı yada Cumartesi Altın Pusula'ya gitmek istiyoruz.


Bu arada 2 Aralık benimle eşimin tanışma yıldönümüydü.5 yıl olmuş tanışalı.Ama ben birine çok fena küstüm.Bilemiyorum artık..:((

27 Kasım 2007 Salı

BEDİR ASLAN'IN DOĞUM GÜNÜ

4 Kasım da ağbimizin oğlu Bedir'in doğum günü vardı.Gecikmelide olsa yayınlamak istiyoruz.Tamamen çocuklara özel şeyler yapmak istedik.Zaman kısıtlı olduğu için doğum günü pastasını hazır aldık.Ama seneye Allah izin verirse ellerimle yapmak istiyorum.
Kalabalık bir toplulukla kutladık.Bedir mumların yanışından korktu ve ağlamaya başladı.O yüzden tüm fotoğraflarda yüzü ekşi ekşi çıktı.Önceden prova yapsaydık keşke dedik.

Bunlar tatlı kurabiyelerimiz.Tarifini ufuk mutfakta'dan aldım.Orjinali kahveliydi ve çikolata ile süslenmişti.Kahve hariç tüm malzemeleri kullandım.Ama çikolata ile süsleme konusunda başarısız oldum.Gıda boyası ile renklendirip şirin kalıplarla kesince tam çocuklara göre oldu.Gürüntüsü orjinaline göre iyi olmasada tadı çok güzeldi.


Tuzlu kurabiyeler için Devletşah'ın Yemekname'sindeki Kandil Simidi tarifini kullandım.Yine kalıplarla keserek pişirdim.Çok şirin oldular.


Börekler gelinimiz Neşe'den.Hazır yufka kullandı.Peynirli karışımı koymadan önce yufkların içine yoğurt,sıvıyağ ve kabartma tozundan oluşan bir karışım sürdü.Sigara böreğinden biraz irice sardı.Çok güzel kabarıyorlar.Sıcakken yemenizi tavsiye ederim.

Bu güzel köftelerin tarifide Portakal Ağacından.Hep bu tarifi kullanıyorum.Çok güzel sonuç alıyorum.

Ve masada gördüğünüz patates çanakları...

Fotoğraflar için Duyuşen'e teşekkür ederiz.Tabii o gece çocuklarla oynadığı oyunlar içinde.:))

Hala olmanın verdiği gurur ve mutlulukla Bedir Aslan'ın 2. yaşını kutladık.İnşallah sağlıkla ve huzurla büyür.

26 Kasım 2007 Pazartesi

AVUKAT-MİCHAEL CLAYTON

Cuma akşamı Duyuşen'le kendimize izin verdik ve güzel bir aşk filmine yani Kefaret'e gitmeye karar verdik.Ne yazık ki film Perşembe gününden gitmiş.Bir kere havasına girmiştik artık gitmemek olmaz dedik.

Sinemada ki filmler arasından Avukat'ı seçtik.Sinemayı kapatmış gibi filmi sadece ikimiz izledik.Bu kısmı çok eğlenceliydi tabii.


Başrollerinde George Clooney,Tom Wilkinson, Tilda Swinton oynuyor.Film şimdiden 2007 nin En İyi Filmi olarak anılıyor.Bencede haklılar.

Filmin senaristi ve yönetmeni Tony Gilroy Şeytanın Avukatı,Geçmişi Olmayan Adam,Medusa Darbesi,Son Ültimaton gibi çok iyi filmlerin senaristi.

Konusu şöyle ;Michael Clayton New York'un en büyük hukuk şirketinde Kenner, Bach & Ledeen de çalışmaktadır.Görevi sıradan bir avukatlık değildir.Michael kirli ve karmaşık işlerin adamıdır.Olayların hangi avukat tarafından nasıl çözüleceğini tespit eder ve işi biter.

Bir erkek çocuğu olan Michael eşinden boşanmıştır.Kumar bağımlılığı vardır ve açtığı bar iflas etmiştir.Büyük bir borç batağınında içindedir.

Michael'in yeni işi birlikte çalıştığı avukatlardan Arthur Eden''ın yıllardır savunduğu
büyük ilaç firması U/North'u artık savunmayı bırakması ve onları sabote etmesi durumunu çözüme kavuşturmaktır.Herkes Arthur'un delirdiğini düşünsede o kendinden oldukça emindir.Michael Arthur'la konuştukça nasıl bir dünyanın içinde nasıl bir adam olduğunu anlayacak ve Arthur'a içten içe hak verecektir.

Film ilmek ilmek işlenmiş yavaş yavaş vurucu sona doğru ilerlemiş çok kıymetli bir film bence.Evde izlemek filmin etkileyiciliğini bozabilir.O yüzden bence mutlaka sinemada izlenmeli.

Eleştirmen Oktay Ege Kozak yazısında ''Bütün taraflarıyla sinema sanatından, ustaca elden geçirilmiş bir hikayenin gücünden haz alan benim gibi sinema severler, Avukat gibi filmler için yaşıyor'' diye yazmıştı.Çok amatör bir eleştirmen olarak ona sonuna kadar katılıyorum.

Ağır bir temposu olduğunun özellikle altını çiziyorum.Ama bence her dakikasına değerdi...

İyi Seyirler...

25 Kasım 2007 Pazar

EVDE Kİ FİLMLER


Bu hafta sonu evde izlediğimiz iki filmde kötüydü bence.1.si Karayip Korsanları Dünyanın Sonu.Serinin ilk filminin hayranı olmama rağmen 3.de çok sıkıldım.Çok uzatılmış ve çok karmaşıktı.
Kısacası hiç beğenmedim.Dünyanın sonunun sonunu bile beklemedim.





2.si Hostel Part II

1.sini saygıyla anarak 2.sinin çok amaçsız ve boşta kaldığını belirtmek isterim.Kan ve şiddet amaçsız çok saçma oluyor.Sadece iğrençlik tek başına bir etki yaratmıyor bence.

24 Kasım 2007 Cumartesi

DUYİ DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN


Sevgili arkadaşım Duyuşen doğum gününü kutluyor bu çiçekli böcekli ve bebişli pastayı sana armağan ediyorum.Bir daha ki doğum gününde bu bebişten bir tane alman için dua ediyorum.
Nice yıllara hep beraber gireriz inşallah...

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bu gün öğretmenler günü.
Öncelikle sevgili Esra'nın anısına tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.Esra'yı geç bulmuş ama erken kaybetmiş bir blog arkadaşı olarak üzüntümün büyüklüğünü anlatamam.Ona Allahtan rahmet sevenlerinede baş sağlığı diliyoruz.


Fizik öğretmeni arkadaşım Nagihan'ın
İngilizce öğretmeni olan arkadaşım Fulya'nın
Tüm öğretmen olan blog arkadaşlarımın da öğretmenler gününü kutluyorum.

Şöyle biraz eskilere dönersem ;
İlkokul öğretmenim Semih Rahmi Bayam

Türkçe öğretmenim Hatice Yıldırıcı (şu an nerde olduğunu bilmiyorum ama onu hala hasretle anıyorum.)

Coğrafya öğretmenim Gül Akçakaya

Fen Bilgisi öğretmenim Gönül Mollamehmetoğlu

Din Kültürü öğretmenim Zekiye Arı

Ünivesitede ki Hocam Seher Uçkun ve bilgisayar hocam Ahmet Uçaktürk

Hepsini saygı ve sevgi ile anıyorum.



21 Kasım 2007 Çarşamba

LOST KURABİYESİ


Tabi ki kurabiyenin adı bu değil.Adını ben koydum.Tarifini nerden aldığımı hatırlamadığım bu kurabiyeyi çok sık yaparım.Genelliklede Lost izleyeceğimiz hafta sonu akşamlarına denk geldiği için adını Lost kurabiyesi koydum.

Orjinal adı büyük ihtimalle reçelli kurabiye yada düğme bisküvidir.Ağızda dağılan çok sevimli bir kurabiye bu.

Tarifi şöyle oda sıcaklığında yumuşamış bir margarin, 1 çay bardağı pudra şekeri, 1 çay bardağı sıvıyağ ve aldığı kadar un ile bir hamur yoğuruyoruz.Yuvarlak şekiller verip ortasını reçel koyacağımız için baş parmağımızla bastırıyoruz.

180 C de pişiriyoruz.Çok kısa sürede pişiyor.Üzeri kızarmıyor.

Fırından çıkardıktan sonra ortasında ki boşluklara istediğimiz bir reçelden koyup dinlendiriyoruz.Ben böğürtlen reçeli koydum bu sefer.Nutella koyuncada çok lezzetli oluyor.

Film izlerken çayın yanında kolay bir tarif.Görüşmek üzere hoşçakalın.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Related Posts with Thumbnails