27 Kasım 2007 Salı

BEDİR ASLAN'IN DOĞUM GÜNÜ

4 Kasım da ağbimizin oğlu Bedir'in doğum günü vardı.Gecikmelide olsa yayınlamak istiyoruz.Tamamen çocuklara özel şeyler yapmak istedik.Zaman kısıtlı olduğu için doğum günü pastasını hazır aldık.Ama seneye Allah izin verirse ellerimle yapmak istiyorum.
Kalabalık bir toplulukla kutladık.Bedir mumların yanışından korktu ve ağlamaya başladı.O yüzden tüm fotoğraflarda yüzü ekşi ekşi çıktı.Önceden prova yapsaydık keşke dedik.

Bunlar tatlı kurabiyelerimiz.Tarifini ufuk mutfakta'dan aldım.Orjinali kahveliydi ve çikolata ile süslenmişti.Kahve hariç tüm malzemeleri kullandım.Ama çikolata ile süsleme konusunda başarısız oldum.Gıda boyası ile renklendirip şirin kalıplarla kesince tam çocuklara göre oldu.Gürüntüsü orjinaline göre iyi olmasada tadı çok güzeldi.


Tuzlu kurabiyeler için Devletşah'ın Yemekname'sindeki Kandil Simidi tarifini kullandım.Yine kalıplarla keserek pişirdim.Çok şirin oldular.


Börekler gelinimiz Neşe'den.Hazır yufka kullandı.Peynirli karışımı koymadan önce yufkların içine yoğurt,sıvıyağ ve kabartma tozundan oluşan bir karışım sürdü.Sigara böreğinden biraz irice sardı.Çok güzel kabarıyorlar.Sıcakken yemenizi tavsiye ederim.

Bu güzel köftelerin tarifide Portakal Ağacından.Hep bu tarifi kullanıyorum.Çok güzel sonuç alıyorum.

Ve masada gördüğünüz patates çanakları...

Fotoğraflar için Duyuşen'e teşekkür ederiz.Tabii o gece çocuklarla oynadığı oyunlar içinde.:))

Hala olmanın verdiği gurur ve mutlulukla Bedir Aslan'ın 2. yaşını kutladık.İnşallah sağlıkla ve huzurla büyür.

26 Kasım 2007 Pazartesi

AVUKAT-MİCHAEL CLAYTON

Cuma akşamı Duyuşen'le kendimize izin verdik ve güzel bir aşk filmine yani Kefaret'e gitmeye karar verdik.Ne yazık ki film Perşembe gününden gitmiş.Bir kere havasına girmiştik artık gitmemek olmaz dedik.

Sinemada ki filmler arasından Avukat'ı seçtik.Sinemayı kapatmış gibi filmi sadece ikimiz izledik.Bu kısmı çok eğlenceliydi tabii.


Başrollerinde George Clooney,Tom Wilkinson, Tilda Swinton oynuyor.Film şimdiden 2007 nin En İyi Filmi olarak anılıyor.Bencede haklılar.

Filmin senaristi ve yönetmeni Tony Gilroy Şeytanın Avukatı,Geçmişi Olmayan Adam,Medusa Darbesi,Son Ültimaton gibi çok iyi filmlerin senaristi.

Konusu şöyle ;Michael Clayton New York'un en büyük hukuk şirketinde Kenner, Bach & Ledeen de çalışmaktadır.Görevi sıradan bir avukatlık değildir.Michael kirli ve karmaşık işlerin adamıdır.Olayların hangi avukat tarafından nasıl çözüleceğini tespit eder ve işi biter.

Bir erkek çocuğu olan Michael eşinden boşanmıştır.Kumar bağımlılığı vardır ve açtığı bar iflas etmiştir.Büyük bir borç batağınında içindedir.

Michael'in yeni işi birlikte çalıştığı avukatlardan Arthur Eden''ın yıllardır savunduğu
büyük ilaç firması U/North'u artık savunmayı bırakması ve onları sabote etmesi durumunu çözüme kavuşturmaktır.Herkes Arthur'un delirdiğini düşünsede o kendinden oldukça emindir.Michael Arthur'la konuştukça nasıl bir dünyanın içinde nasıl bir adam olduğunu anlayacak ve Arthur'a içten içe hak verecektir.

Film ilmek ilmek işlenmiş yavaş yavaş vurucu sona doğru ilerlemiş çok kıymetli bir film bence.Evde izlemek filmin etkileyiciliğini bozabilir.O yüzden bence mutlaka sinemada izlenmeli.

Eleştirmen Oktay Ege Kozak yazısında ''Bütün taraflarıyla sinema sanatından, ustaca elden geçirilmiş bir hikayenin gücünden haz alan benim gibi sinema severler, Avukat gibi filmler için yaşıyor'' diye yazmıştı.Çok amatör bir eleştirmen olarak ona sonuna kadar katılıyorum.

Ağır bir temposu olduğunun özellikle altını çiziyorum.Ama bence her dakikasına değerdi...

İyi Seyirler...

25 Kasım 2007 Pazar

EVDE Kİ FİLMLER


Bu hafta sonu evde izlediğimiz iki filmde kötüydü bence.1.si Karayip Korsanları Dünyanın Sonu.Serinin ilk filminin hayranı olmama rağmen 3.de çok sıkıldım.Çok uzatılmış ve çok karmaşıktı.
Kısacası hiç beğenmedim.Dünyanın sonunun sonunu bile beklemedim.





2.si Hostel Part II

1.sini saygıyla anarak 2.sinin çok amaçsız ve boşta kaldığını belirtmek isterim.Kan ve şiddet amaçsız çok saçma oluyor.Sadece iğrençlik tek başına bir etki yaratmıyor bence.

24 Kasım 2007 Cumartesi

DUYİ DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN


Sevgili arkadaşım Duyuşen doğum gününü kutluyor bu çiçekli böcekli ve bebişli pastayı sana armağan ediyorum.Bir daha ki doğum gününde bu bebişten bir tane alman için dua ediyorum.
Nice yıllara hep beraber gireriz inşallah...

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bu gün öğretmenler günü.
Öncelikle sevgili Esra'nın anısına tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.Esra'yı geç bulmuş ama erken kaybetmiş bir blog arkadaşı olarak üzüntümün büyüklüğünü anlatamam.Ona Allahtan rahmet sevenlerinede baş sağlığı diliyoruz.


Fizik öğretmeni arkadaşım Nagihan'ın
İngilizce öğretmeni olan arkadaşım Fulya'nın
Tüm öğretmen olan blog arkadaşlarımın da öğretmenler gününü kutluyorum.

Şöyle biraz eskilere dönersem ;
İlkokul öğretmenim Semih Rahmi Bayam

Türkçe öğretmenim Hatice Yıldırıcı (şu an nerde olduğunu bilmiyorum ama onu hala hasretle anıyorum.)

Coğrafya öğretmenim Gül Akçakaya

Fen Bilgisi öğretmenim Gönül Mollamehmetoğlu

Din Kültürü öğretmenim Zekiye Arı

Ünivesitede ki Hocam Seher Uçkun ve bilgisayar hocam Ahmet Uçaktürk

Hepsini saygı ve sevgi ile anıyorum.



21 Kasım 2007 Çarşamba

LOST KURABİYESİ


Tabi ki kurabiyenin adı bu değil.Adını ben koydum.Tarifini nerden aldığımı hatırlamadığım bu kurabiyeyi çok sık yaparım.Genelliklede Lost izleyeceğimiz hafta sonu akşamlarına denk geldiği için adını Lost kurabiyesi koydum.

Orjinal adı büyük ihtimalle reçelli kurabiye yada düğme bisküvidir.Ağızda dağılan çok sevimli bir kurabiye bu.

Tarifi şöyle oda sıcaklığında yumuşamış bir margarin, 1 çay bardağı pudra şekeri, 1 çay bardağı sıvıyağ ve aldığı kadar un ile bir hamur yoğuruyoruz.Yuvarlak şekiller verip ortasını reçel koyacağımız için baş parmağımızla bastırıyoruz.

180 C de pişiriyoruz.Çok kısa sürede pişiyor.Üzeri kızarmıyor.

Fırından çıkardıktan sonra ortasında ki boşluklara istediğimiz bir reçelden koyup dinlendiriyoruz.Ben böğürtlen reçeli koydum bu sefer.Nutella koyuncada çok lezzetli oluyor.

Film izlerken çayın yanında kolay bir tarif.Görüşmek üzere hoşçakalın.


GÖRÜNMEZ (INSIBLE)


Filmin başrollerinde Dünyalar Savaşında Tom Cruise'un oğlu rolündeki 1982 Kanada doğumlu Justin Chatwin ve yine genç bir oyuncu Margarita Levieva var.
Film Altıncı His filminin yapımcılarından.

Öncelikle şunu söylemeliyim.Boş Oda adını duyurmuş çokça reklam yapmış bir film.Ama Görünmez çoğumuzun adını bile duymadığı sessiz bir film.Alırken ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalsaydık büyük ihtimalle Boş Oda'yı seçerdik.

İkisinide izleme şansı bulunca bir filmin reklamla ne kadar farklı gösterildiğini bir kez daha anladık.

Konusu şöyle;Nick oldukça başarılı parlak bir geleceği olan bir genç.Çok istediği yazarlık okulu için Londra'ya gitmek üzere.Yakın arkadaşının üstüne attığı iftira yüzünden gideceği gece aynı okulda okuduğu bir kız öğrenci olan Annie'nin saldırısına uğrar.

Ormanda bir çukurda ölüme terkedilir.Ama Nick artık sesini kimseye duyuramadığı bir hayalettir.Ölmediğini herkese ispatlamak zorundadır.Annie hariç onu kimsenin duyamadığını farkedince katilini kendisini kurtarmaya ikna etmek zorundadır.


Gerilimli ve tansiyonu yüksek ilerleyen filmin sonu açık bırakılmış.Onun dışında çok başarılı buldum filmi ve oyuncuları.Özellikle Justin Charwin'e bakarken 2.Tom Cruise geliyor diye düşündüm.Filmi nerdeyse tek başına götürmüş.
Elinize geçerse mutlaka izleyin.Reklamı Boş Oda gibi filmlerden çok daha fazla hakediyor film.

19 Kasım 2007 Pazartesi

BOŞ ODA


Tekirdağ'da yaşanan su baskını nedeniyle iki gün işe gelemedik.Bu gün de balçık gölünden geçerek büroya geldik.

Toplam 3 günlük tatilde 2 film izledik.Ayrıca Lost dizisinin 2.sezonunu bitirdik.

İlk film Boş Oda.Başrollerinde Kate Beckinsale, Luke Wilson var.Zaten başkada birşey yok.Çünkü film tam bir gerilim filmi klişesi.Yani ne olacağımı tahmin etmek hiçte zor değil.

Oyuncu performansları olmasa filmden geriye birşey kalmıyor bence.Konuyu şu kelimelerle özetlemek mümkün.
Evlilikleri kötü giden bir çift,
Yanlış yola girilen bir yolculuk,
Issız bir motel,
Düşülen bir tuzak ve uzun bir gece,
Bilinen bir son...

Bence gerilim filmi katagorisinde sıradan bir film.

16 Kasım 2007 Cuma

TEKİRDAĞ YAĞMURA TESLİM OLDU...


(http://penelopeillustration.com/)

Şu an evdeki bilgisayardan yazıyorum.Bu iş gününde neden mi evdeyim.Çünkü işyerimin olduğu cadde su dolu.Yani su baskını oldu.Tekirdağ da hemen hemen her yer aynı.

Hala yağmaya devam ediyor.Şu an elektirik var.Ama çok sık gidip geliyor.Ayşe de Çorlu çalıştığı için şu saatlerde eve dönmeye çalışıyor.

Herkese iyi bir hafta sonu diliyorum.Tekirdağ bu yağmurları kazasız belasız atlatır inşallah.

15 Kasım 2007 Perşembe

JÜRİ


2004 yılı yapımı olan Jüri filmini geçenlerde tv izleme şansı buldum.Daha önce izlemediğim için kızdım kendime.Filmin başrol oyuncuları saymakla bitmez.
John Cusack
Gene Hackman
Dustin Hoffman
Rachel Weisz

New Orleans'ta bir adam tüm parasını borsada kaybeder ve bunu sorumlusu olarak gördüğü yatırım şirketine silahlı saldırı düzenler.Birçok insan hayatını kaybeder.Orda ölenlerden birisinin karısı olayda kullanılan silahın yapım şirketine büyük bir dava açar.Bu dava çok önemlidir.Çünkü kazanılırsa emsal olacak geçmişte ki bu tür davalarada yeni kapılar açacaktır.

Davanın jürisi üzerinde dönen entirikalar sizi şok edecek,filmin sonu gibi.
Oyunculuk,konu,sürükleyicilik...Film benden tam puan aldı.
Arşivcilere duyurulur...

14 Kasım 2007 Çarşamba

DÜZENLEME


Evet arkadaşlar değişiklik iyidir diyerek bir şablon değişikliği yaptık.Bu şablonu çok sevdik.İstediğimize çok yakın oldu.Ama arkadaş listesinde eksiklikler var.Adını göremeyen darılmasın.Düzenlemeler devam ediyor.

12 Kasım 2007 Pazartesi

HEROES 2. SEZON


Cnbc-e kanalında yayınlanan Heroes dizisinin 2. sezonu 11.11.2007 de başladı.Dizinin 1. sezonunu izlemeyenlerinde rahatça izleyebileceği özellikte olan sezonu haber vermek istedim.

Yaşasın Heroes geceleri...:))
Her Pazar 22:00 de .
Ayrıca Lost dizisini de izleyen biri olarak söylemek isterim ki Lost ile Heroes kesinlikle birbirinden çok farklı diziler.Heroes 'in ona benzediğini düşünenler varmış.Dediğim gibi çok farklılar.

Bir kere Heroes te gizem yok herşey ortada.Ama Lost'ta gizem gizem.....
Lost'ta henüz bir süper kahramalık durumu yok.Heroeste kahramanların güçleri var.
Heroes'te kahramanlar farklı yerlerden ve birbirleri ile alakaları yok.Lostta hepsinin bir bağlantısı var.
Gibi...Bu örnekler çoğaltılabilir.İkiside farklı özellikte ayrı güzel.Ama ilk göz ağrımızın Heroes olduğunu söylemeden edemiyeceğim.
Görüşmek üzere,İyi seyirler...

KUSURSUZ YABANCI

Aslında film için söylenecek çok şey yok.Başrollerinde Bruce Wills,Halle Berry ve Giovanni Ribisi var.
Halle Berry hiç sevemedim.Dolayısıyla filmde de beğenmedim.Ama anladığım kadarıyla genelde beğenilmemiş.Kedi Kadın filminde ki rolünü andıran seksi kadın olma çabası içinde bence amacından uzaklaşıyor.
Bruce Wills'i değişik bir tarzda izleyeceksiniz.Onun oyunculuğundan hiçbir zaman şüphe etmediğim halde Hally Berry yüzünden olacak ki biraz tutuk kalmış ve arka planda itilmiş.

Rowena başarılı bir köşe yazarıdır.Arkadaşını bir cinayete kurban gitmiştir.Amacı cinayeti ilediğini düşündüğü Harrison Hill'den intikam almaktır.Bu konuda ona arkadaşı Miles yardım edecektir.

Sonunun kesinlikle süpriz olduğunu itiraf etmeliyim.Ama bu filme bir iltifat olarak algılanmasın.Şöyle ki son hakkında en ufak bir ipucu bile verilmiyor.Birden filmi boşuna izlemişsiniz hissine kapılıyorsunuz.Neyse fazla ayrıntı vermeden lafımı bitiriyorum.Bruce Wills için izlenilebilir.Ama çok başarılı bir gerilim olduğunu söyleyemiyorum maalesef.

ATEŞİN ORTASINDA

Size daha önce tanıttığım Özgürlüğün Rengi filmini izlemiş ve beğenmişseniz bu filmide beğenirsiniz.
Başrollerinde Derek Luke ve Tim Robbins var.
1980'lerin Güney Afrikasında Afrika Ulusal Kongresi ırkçı sisteme karşı yasadışı eylemlerine devam ettiği dönemdeyiz...
Patrick Chamusso, eşi Precious ve kızları için hiçbir yasadışı eyleme katılmaz ve o ortamlardan uzak durur.Secunda Rafinerisinde çalışan Patrick ustabaşı bile olur.

Çatışmaların ve silahlı mücadelenin son hızıyla devem ettiği Afrika da sadece hayatta kalmak için bile büyük bir çaba gerektirirken Patrick ailesini bu karmaşadan uzak tutabilmeyi başarmıştır.

Mahallasinde ki çocuk futbol takımına koçluk yapan ve onları başka bir şehirde ki turnuvaya görüren Patrick döndükten sonra kendini Polis Güvenlik Biriminde bir Albay Nic Vos'un sorgusunda bulur.
Haksız yere işkence gören günlerce sorguda kalan Patrick'in masumiyeti ispatlanır.Ancak bu süreçte karısınada işkence edilir.Hayatı birdenbire alt üst olan Patrick yaşadıkları yüzünden ailesini terk edip Afrika Ulusal Kongresine katılır.

Oyunculukların en üst düzeyde olduğu film konunun işlenişi bakımından da türün diğer filmlerden ayrılıyor.Yani olaylar beklediğimizin aksine gerçekleşiyor.
Tarihi gerçeklerin acımasızlığı bir kez daha yüzümüze vuruluyor.Afrika üzerine birçok film yapılmıştır ama bence bu filmide arşivinize ekleyin.

Filmin sonunda gerçek Partick Chamusso'yuda göreceksiniz.

7 Kasım 2007 Çarşamba

GECİKEN KANDİL SİMİDİ

Kandiller biteli çoookkk oldu dediğinizi duyar gibiyim.Ama bu tuzluları kandil diye yapmadım.Tuzlu kurabiye olarak denedim.Çok güzel oldular.Hem bir kaç gün geçmesine rağmen bayatlamadılar.

Sıcakken ağızda dağılan bu simitleri mutlaka denemenizi öneririm.
Tarifini her ay çok güzel dergiler hazırlayan sevgili DEVLETŞAH'tan aldım.Daha doğrusu yemek name nin 10.ay sayısından.


(Fotoğraflar cep telefonu ile çekildiği için net değil.)

Tarifi bire bir uyguladım.Çok güzel bir sonuç aldım.Böyle hamarat arkadaşlarımın tariflerini denemek çok hoşuma gidiyor :))

6 Kasım 2007 Salı

HURMALI KEK

Ramazandan hiç açılmamış paketinde duran hurmalar vardı.Geçenlere ''kitap keyfinin dayanılmaz hafifliği'' etkinliği dolayısıyla tanıma fırsatı bulduğum arkadaşım mutlulukmutfaktagizlidir da gördüğüm tarifi denemeye karar verdim.

Tarifin orlinal adı ''Hurmalı-Cevizli-Kakaolu Kek''
mutlulukmutfaktagizlidir
Malzemeler ve tarifi arkadaşımızın blogundan alabilirsiniz.Ben yarım çay bardağı şeker yerine 1 çay bardağı kullandım ve o anda ceviz olmadığı için ceviz koymadım.Küçük kalıplara dökülerek yapılıyormuş ben baton kalıba koyarak pişirdim.
Çok nefis bir kek oldu.Hurmanın yenilebilecek en güzel hali diyebilirim.O gece yiyen herkes çok beğendi.
Tavsiye ederim deneyin.

5 Kasım 2007 Pazartesi

TRABZON ÇORAPLARI

Uzun zamandır blogda yayınlamak istediğimiz ama fırsat bulamadığımız birşeydi ''babaannemizin çorapları''.Evet bunlar babaannemizin 5 şişle ördüğü trabzon çorapları.Yukarıdaki model tipik bir Akçaabat örneğidir.
Bundan sonra göreceğiniz tüm modeller babaannemize ait.O tam bir eski toprak ve Karadeniz kadınıdır.Dedemiz rahmetli olduktan sonra tüm çocuklarına kol kanat gererek bu günlere kadar tek başına gelmiştir.Aslına bakarsanız bir çok kez muhtarlık teklifi bile almış.:))Hala düşünüyor kızdığı zaman aday olmayı.

Bu modellerin hepsini kendi buluyor.Renklerini kendi ayarlıyor.Nerdeyse gözü kapalı örüyor.Nerdeyse diyorum çünkü akşamları elektirik kesilince bile örmeye devam ediyor.Örneği ezberlediği için.

Biz çok beğenerek ve hayranlıkla izliyoruz yaptıklarını.Bir ara yapmayı bile denedik ama başaramadık.Ama küçük halamız bu güzel mirası devralacak gibi görünüyor.

Yazın bu çorapların çoğu yurt dışına gidiyor.Genellikle çeyiz için alıyorlar.


İşte böyle...Biz gördük beğendik.Sizinlede paylaşmak istedik.Herkesi iyi bir hafta diliyoruz....

(fotoğraflar için arkadaşım Duyuşen'e (http://sanalkadraj.blogspot.com/) teşekkür ederiz.)

3 Kasım 2007 Cumartesi

3.PARA GÜNÜ

Malum para günümüz var.Son hızıyla devam ediyor.Cuma akşamı 3. sünü Nihal arkadaşımız da gerçekleştirdik.
Menümüzde ; Ev yapımı çikolatalı pasta,peynirli dereotlu poğaça,kısır ve Tekirdağ'ın meşhur peynir tatlısı vardı.
Cipslerimizi de unutmamak lazım.:))
Yine bir araya gelip hoş bir akşam geçirdik.

2 Kasım 2007 Cuma

DUVAK

Uzun zamandır izlemeyi beklediğim bir filmdi DUVAK.Sonunda izledim.Beklememin sebebi tabiki öncelikle Edward Norton...Naomi Wats'ı her ne kadar soğuk bulsamda bu filmde fikrim biraz değişti galiba.Muhteşem Çin manzalarıyla dolu ,aşkın biraz üstünden geçmiş bir film.

1920 yıllarında bir doktor olan Walter,Kitty'ye aşık olur.Çift kısa zamanda evlenir.Ama evlilikleri birbirinden çok farklı olan çift için bekledikleri gibi gitmez.Kitty çok mutsuzdur.Gittikçe kocasından uzaklaşır.Hatta onu aldatır.Walter Kitty 'yi evinde sevgilisi ile yakalar ama hiç birşey yapmaz.


Kitty ya kocasını boşamak zorundadır ki bu o zamanlar çok kötü bir durumdur ya da kocası ile birlikte Çin'nin kolera salgınından kırılan küçük bir kasabasına gitmek zorundadır.Sevgilisinden umduğu cevabı alamayan Kitty çaresiz kocasıyla gider.

Walter kendi kendine karısını cezalandırmaktadır.Ama bu köyde yaşayacakları onların hayatını tamamen değiştirecektir.Kısacık aşk hayatlarında neler kaçırdıklarını aslında birbirini olduğu gibi sevmenin daha kolay olduğunu anlayacaklar.Ama herşey için çok geç olabilir???
Daha fazla ayrıntı veremem.İzlemeyenler için filmin büyüsünü bozamam.
Genel olarak filmi çok beğendim.Edward Norton gururlu ve idealist koca rolünde mükemmeldi.Naomi Wats'ıda çok beğendiğimi itiraf etmeliyim. Dönemin kıyafetleri çok yakışmış kendisine.
Manzaraları çok etkileyici çok hoş bir aşk hikayesi.Aşk tadı biraz eksik kalmış ama kaçırmayın derim.Özellikle kız arkadaşlarla yapılan film gecelerinde çok güzel olur...
Herkese iyi tatiller...

1 Kasım 2007 Perşembe

HAYATI YAKALA

29 Ekim tatilinde izlediğimiz bir filmden bahsetmek istiyorum.3 günde 1 film izlemek bana göre değil tabii.Ama bu ara ünlü dizi LOST'un 2.sezonunu izliyoruz.O yüzden filmlere biraz ara verdim.
Filmin türkçeye çevrilmiş adı HAYATI YAKALA...
Başrollerinde Adam Sandler,Don Cheadle var.
Ayrıca Jada Pinkett Smith.Liv Tyler,Donald Sutherland küçük rollerde göreceksiniz.

Konusu şöyle;Charlie (Adam Sandler) karısı ve 3 kızını 11 Eylül saldırısında ki uçakta kaybetmiş bunun acısı ile hayata küsmüş bir diş doktorudur.(Filmde 11 eylül lafı geçmiyor uçak kazası deniyor)
Charlie'nin maddi durumu iyidir.Acısını geçmişini unutarak hafifletmeye çalışmaktadır.İç dünyası karmakarışıktır.Psikolojik tedavi tekliflerini de hiçbir şekilde kabul etmez.
Alan Charlie'nin fakülteden oda arkadaşıdır.Eşi ve çocukları ile sıradan bir hayat yaşamaktadır.
Sürekli karısının ve ortaklarının istediği gibi yaşamaktan da bıkmıştır.

Bir gün yolda arkadaşı Chalie'yi berduş bir halde görünce ona yardım etmek ister.Bu iş o kadar kolay olmayacaktır.Ama Alan arkadaşına yardım ederken aslında kendine de yardımcı olacaktır.
Filmin temposu bir hayli ağır.Ama oyuncular filmi izlenir kılıyor.Ailesini kaybeden bir adamın çöküşünü çok inandırıcı bir şekilde izliyorsunuz.Dram ağırlıklı değil çok komik sahnelerde var.
İzlemenizi tavsiye ederim.Adam Sandler hep oynadığı komik adam karakterinden kurtulmuşa benziyor.4 kişiden 3 beğendi 1'i beğenmedi.
Film aslında Tom Cruse için yazılmış ama o başka işleri olduğu için kabul etmemiş.Daha sonra Brad Pitt'e teklif edilmiş.En son Adam Sandler rolü kabul etmiş.
Film boyunca iki arkadaş çok eğlenceli görünen bir oyun oynuyor.Onun adı da Wanda to kyozô
(Shadow of the Colossus) mış.
Zafer ve sevgili kocamın dikkatine....

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Related Posts with Thumbnails