Filmin mesajından da anlaşılacağı üzere polisiye türde bir film.Başrollerini yılların usta oyuncusu Anthony Hopkins ve Ryan Gosling oynuyor.Gosling'i Sandra Bullock 'un Adım Adım Cinayet filminden hatırlıyorum.
Filmin mesajından da anlaşılacağı üzere polisiye türde bir film.Başrollerini yılların usta oyuncusu Anthony Hopkins ve Ryan Gosling oynuyor.Gosling'i Sandra Bullock 'un Adım Adım Cinayet filminden hatırlıyorum.
Biri eski bir blues şarkıcısı,dinine bağlı,karısı onu kardeşi ile aldatıp terk etmiş kendi halinde bir çiftçi.(Samuel L. Jackson )
İkisini yolları Rae'nin dövülüp Lazarusun evinin yakınlarına atılması ile kesişir.Lazarus genç kadını fiziksel olarak tedavi eder.Ama ruhsal sorunlarının olduğunu anlaması da uzun sürmez.
Rea ihtiyaçları karşılığı her erkekle birlikte olmaktadır.Lazarus onun içinde ki bu şeytani duyguları çıkarmaya karar verir ve onu evinde zincirler.
Filmde ki Blues şarkılar eşliğinde iyi oyunculuk çok etkileyiciydi.Konusu biraz orjinal.Ama sorguladıkları ve mesajı ile film bence izlenecekler katagorisinde olmalı. Benim gibi film afişinde ki zincire ilk başta bir anlam veremediyseniz yada yanlış anlam yüklemişseniz şöyle söyliyeyim;o zincir kötü duyguların zincirlenmesini temsil ediyor.Zaten filmin sonunda Rea'nın gelinliğinde de küçük bir zincir var.
Ricci nin sürekli iç çamaşırı yada iç çamaşırsız olması hiç estetik olmasa da Jackson oyunculuğu ile filmi alıp götürüyor.
Film adını eski bir blues şarkısından almış.
Orjinal senaryoları severim değişiklik olsun diyorsanız mutlaka izleyin.
Oldukça başarılı ,zengin,ailesine düşkün bir adam Earl Brooks.Ancak onun öldürme bağımlılığı var. Bir de öldürme dürtüsünü sürekli hatırlartan hayali bir arkadaşı .
Mr.Brooks'u Kevin Costner 2. kişiliği Marshall'ı William Hurt canlandırıyor.
Demi Moore da baş parmak katilide denilen Ms.Brooks'un peşinde ki dedektif rolünde.
1. cd de yavaş yavaş ilerleyen konu 2. cd de anlam kazanıyor.Çok ustaca bağlanmış bir senaryo.Konusu değişik bir polisiye gerilim.Kevin Costner soğuk kanlı seri katil rolünde çok başarılıydı.İkinci kişilikle arasında geçen replikler çok etkileyiciydi.
Patrick Süskind adlı yazarın çok uzun süre en çok satanlar listesinde kalmış romanından uyarlama bir film.Kitabı okuyanlar filmi beğenmemişler.Çünkü kitaptaki etki çok daha büyükmüş.
Olaylar 1766 yılında Fransa'da geçiyor.Mekanlar kıyafetler çok orjinal ve güzeldi.Bir Avrupa filmi olduğu için biraz sıkılma ihtimali vardı ama film başından sonuna çok ilgi çekiciydi.
Bu arada çiçeklerin yağının çıkartılması ile ilgili de birçok sahne var filmde.Çok ilginç bir senaryo ve konu tanımadığımız ama başarılı bir oyunculukla Parfüm filmi güzel bir gerilim-dram filmi.


Filmde Jim Carrey'nin ne kadar karizmatik göründüğünü söylememe gerek yok herhalde..:))
Başrol oyuncusu Lyra 10 bin kişi arasından seçilmiş.
Peki bütün bunlar bu filmi çok iyi yapmaya yeter mi ???Bence yetmemiş.

Konu olarak güzel olduğunu kabul ediyorum.Ama bence film olmamış.Günümüzde görsel efekt bulunmaz bir durum değil.Artık her film de her türlüsü çıkıyor karşımıza.O yüzden bir filmi tek başına efektlerin yürütmesi mümkün değil bence.
Çocuk filmi değil.Çünkü ciddi savaş sahneleri var.Büyük filmi değil.Ne olduğuna karar veremedim.
Bence sinemada izlenmesi şart olmayan orta karar bir fantastik film.Yıldız Tozu gibi birşey beklemiştim.Narnia Günlüklerinde bile daha çok heyecanmıştım.
Herkese mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum. Bu arada Tekirdağ da kar yağıyor.


Yeni etlinliklerde görüşmek üzere...
Yazıma etkinliği düzenleyen sevgili arkadaşım Burçak'tan özür dileyerek başlıyorum.Çünkü çok geç kaldım yayınlamak için.Gerçekten mazeretim var.Malum süpriz bir nişan töreni geçirdik.O yüzden ancak fırsat bulabiliyorum.
Bana hediye gönderen arkadaşım ise Hesna idi.Çok ama çok güzel bir fincan ile beraber şu an okuduğum Latife Tekin'in Unutma Bahçesi adlı kitabını gönderdi.Fincanım çok şık kurabiye koyma yeri bile var.Çok teşekkür ederim Hesna çok beğendim kitabıda fincanıda...

(fotoğraf Duyuşen'den)Ayrıntılı resimleri gün içinde paylaşacağım sizinle.Bu arada Kitap etkinliğinide kaçırmışız.Ama onun da yarın yayınlayacağım.Bunun içinde çok üzgünüm ama en kısa zamanda telafi edeceğim.
Dünde söylediğim gibi hafta sonu evimde gün vardı.Menü de şunlar vardı.
1.Mısır Unlu Elmalı Kek;Bu tarifi ikinci deneyişim.Yiyenlerden tam not alan çok hafif bir kek.Günler için çok güzel bir alternatif bence.
2-Patates Çanakları ;Tarifini daha önce verdim mi bilmiyorum ama patateslerin kabuklarını soyup haşlıyoruz.Sıcakken ezip içine biraz domates salçası ve pul biber koyup karıştırıyoruz.Sonra çanak şeklini veiryoruz.İçine de yoğurtlu mayonezli havuç-kabak salatası koyuyoruz.4-Börek;Resmini çekemedik ama böreğin ana fikri bengisu-ab-ı hayat arkadaşımdan.Ben iç olarak ekşimiği yeşil biberle kavurarak kullandım.Ayrıca yufkalara iç malzemesini koymadan önce yoğurt,yumurta ve kabartma tozundan oluşan karışımdan sürdüm.
İşte böyle; bir günün daha sonuna geldik.Yeni evimde,hayatımın ilk gününde misafirlerimi ağırladım.
Herkese iyi bir hafta diliyorum.
Herkese Merhaba.Cuma ve Cumartesi günü izinliydim.Ayşe'nin olağan denetim süreci başladığı için çok yoğun.O yüzden biraz ara verdik gibi oldu.
Cumartesi akşamı evde günüm vardı.Şu bizim geleneksel para günümüzde sıra bendeydi.Aynı zamanda arkadaşlar yeni ev görmesine geldiler.Yine bol sohbetli güzel bir akşam geçirdik.

Bu arada 2 Aralık benimle eşimin tanışma yıldönümüydü.5 yıl olmuş tanışalı.Ama ben birine çok fena küstüm.Bilemiyorum artık..:((


Bunlar tatlı kurabiyelerimiz.Tarifini ufuk mutfakta'dan aldım.Orjinali kahveliydi ve çikolata ile süslenmişti.Kahve hariç tüm malzemeleri kullandım.Ama çikolata ile süsleme konusunda başarısız oldum.Gıda boyası ile renklendirip şirin kalıplarla kesince tam çocuklara göre oldu.Gürüntüsü orjinaline göre iyi olmasada tadı çok güzeldi.
Tuzlu kurabiyeler için Devletşah'ın Yemekname'sindeki Kandil Simidi tarifini kullandım.Yine kalıplarla keserek pişirdim.Çok şirin oldular. 
Börekler gelinimiz Neşe'den.Hazır yufka kullandı.Peynirli karışımı koymadan önce yufkların içine yoğurt,sıvıyağ ve kabartma tozundan oluşan bir karışım sürdü.Sigara böreğinden biraz irice sardı.Çok güzel kabarıyorlar.Sıcakken yemenizi tavsiye ederim.
Bu güzel köftelerin tarifide Portakal Ağacından.Hep bu tarifi kullanıyorum.Çok güzel sonuç alıyorum.
Ve masada gördüğünüz patates çanakları...
Fotoğraflar için Duyuşen'e teşekkür ederiz.Tabii o gece çocuklarla oynadığı oyunlar içinde.:))
Hala olmanın verdiği gurur ve mutlulukla Bedir Aslan'ın 2. yaşını kutladık.İnşallah sağlıkla ve huzurla büyür.

Başrollerinde George Clooney,Tom Wilkinson, Tilda Swinton oynuyor.Film şimdiden 2007 nin En İyi Filmi olarak anılıyor.Bencede haklılar.
Filmin senaristi ve yönetmeni Tony Gilroy Şeytanın Avukatı,Geçmişi Olmayan Adam,Medusa Darbesi,Son Ültimaton gibi çok iyi filmlerin senaristi.Bir erkek çocuğu olan Michael eşinden boşanmıştır.Kumar bağımlılığı vardır ve açtığı bar iflas etmiştir.Büyük bir borç batağınında içindedir.
Michael'in yeni işi birlikte çalıştığı avukatlardan Arthur Eden''ın yıllardır savunduğu
büyük ilaç firması U/North'u artık savunmayı bırakması ve onları sabote etmesi durumunu çözüme kavuşturmaktır.Herkes Arthur'un delirdiğini düşünsede o kendinden oldukça emindir.Michael Arthur'la konuştukça nasıl bir dünyanın içinde nasıl bir adam olduğunu anlayacak ve Arthur'a içten içe hak verecektir.
Film ilmek ilmek işlenmiş yavaş yavaş vurucu sona doğru ilerlemiş çok kıymetli bir film bence.Evde izlemek filmin etkileyiciliğini bozabilir.O yüzden bence mutlaka sinemada izlenmeli.
Eleştirmen Oktay Ege Kozak yazısında ''Bütün taraflarıyla sinema sanatından, ustaca elden geçirilmiş bir hikayenin gücünden haz alan benim gibi sinema severler, Avukat gibi filmler için yaşıyor'' diye yazmıştı.Çok amatör bir eleştirmen olarak ona sonuna kadar katılıyorum.
Ağır bir temposu olduğunun özellikle altını çiziyorum.Ama bence her dakikasına değerdi...
İyi Seyirler...


Bu gün öğretmenler günü.
Şöyle biraz eskilere dönersem ;
